Şizoid kişilik bozukluğu, kişilerin sosyal ilişkiler kurmama isteği ve insanlardan izole olması ile karakterize bir kişilik bozukluğudur. Bu insanların duygusal ifadeleri donuk ve sınırlıdır. Öteki insanlarla iletişim kurmamak, onların tercihidir. Dolayısıyla diğer insanlardan uzaklaşırlar ve kendi içlerine yönelik yaşarlar.
Bu bozukluğu yaşayan insanlar, duygusal olarak diğer insanları etkileyen olaylara karşı duygusal tepkiler vermezler. Bunu isteyerek kontrol etmezler. Şizoid yapıdan kaynaklı tepkisizlik ve donukluk yaşarlar.
Bu bozukluğu yaşayan insanların gösterdiği bazı davranışlar ve düşünce kalıpları vardır. Tüm bu belirtiler çerçevesinde şizoid kişilik bozukluğunu anlamak daha da kolaylaşır.
-Kendi içlerinde bir dünya kurmuşlardır ve bu dünyada yaşarlar.
-Dış dünyayla etkileşimleri azdır.
-Duygusal ifadeler göstermezler. Donuk yapıları vardır.
-Enerjileri ve motivasyonları yüksek değildir.
-Sosyal ilişki kurmamayı tercih ederler, var olan çevrelerini de derin bağlarla ilerletmezler.
-Başkaları tarafından övülseler bile onlar için bir anlam ifade etmez.
-Genellikle bireysel hobileri mevcuttur. Başkalarına ihtiyaç duymayacak aktiviteleri tercih ederler.
-Empati yetenekleri azdır, başkaları ilgi alanlarında değildir.
Şizoid insanlar kendi içlerinde bir dünyada yaşarlar. Dışarıyla bağları oldukça azdır. Bu onların bir tercihidir. Elbette bu durum kendi içlerinde işlevsel olsa da uzun vadede birçok sorun yaşarlar. Örneğin iş yerlerinde diğer insanlara soru sormaktan kaçınırlar. Hayatta herhangi bir sorun yaşasalar kendi içinde halletmeye çalışırlar. Bir süre sonra kendi kendilerine yaptıkları aktivitelerden sıkılsalar bile yine de sosyal iletişim kurmazlar. Tekrar kendi kendilerine yapabilecekleri farklı aktivitelere yönelirler. Bu nedenlerle şizoid insanların bunu fark etmeleri, bu durumun iyileştirilmesinde öncelikle bir başlıktır.
İlk olarak bu durumun onlar için ne kadar işlevsiz olduğu onlara anlatılmalıdır. Bu noktada en yaygın terapi yöntemi ise Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) olarak karşımıza çıkar. Bunun yanında çevresel etkenlerin de etkisiyle hayatta birçok şeye ulaşılabileceğini fark etmeleri önemlidir.
Kendi kendilerine yeten bir dünya kurmuş olabilirler. Fakat bu durum uzun vadede sürdürülebilir bir yapı olmaktan oldukça uzaktır. Çünkü işlevsel değildir. İnsanlar sosyal varlıklardır ve tek başına kalmaktan dolayı bir süre sonra boşluk hissi yaşayabilirler.