Kendini hiç insanların arasında yalnız hissettin mi, çok fazla arkadaşının arasında tek başına olduğunu mesela, anlaşılmamış, fark edilmemiş, sanki oradasın ama orada değilmiş gibi hissettiğin oldu mu? Eğer bunlara yanıtın evetse sen de yalnızlık hissi yaşayan milyonlarca insandan birisin demektir.
Belki birçok insana bu hissettiklerini söyledin, onlar da sana “ama etrafında çok fazla arkadaşın var” gibi bir yanıt verdi ve yaşadığın bu durumu çok da önemsemedi. Günümüz dünyasında aslında çok fazla insan bu soruyu kendine de soruyor; “arkadaşlarım var, ailem var, sevgilim var, eşim var. Ama kendimi yine de çok yalnızım hissediyorum, bu nasıl olabilir?” Bunun tek bir cevabı var aslında, yalnızlık hissiyle yalnız olmak aynı şey değildir.
Modern toplumumuzda yalnızlık denince akla hep olumsuz anlamlar geliyor. Yalnızlığı kötü veya olmaması gereken bir şey olarak görüyorlar. Aslında tüm insanlar yalnızlık yaşar, çok kalabalık çevresi olan insanlar da zaman zaman bu duyguyu hisseder. Hatta bazen bu bir tercih dahi olur. Ama bu yalnızlık eğer hayatımızı ruhsal olarak da etkiliyorsa, kendimizi dipteymiş gibi hissediyorsak o zaman bu aşılması gereken bir yalnızlıktır. Bu yazıda da sana yalnızlık hissine karşı ne yapabilirsin, bu durumu nasıl aşabilirsin biraz bundan bahsedeceğim.
Yalnızlık günümüzde o kadar olumsuz anlamlarda kullanılıyor ki şu anda sen de belki bunu zihninde kötü bir durum olarak değerlendiriyorsun. Sanki yalnız kalan insanlar sorunlu insanlarmış gibi düşünüyorsun. Ama bunun aksine aslında kişinin kendisiyle kalması, düşüncelerinin daha iyi farkında olmasına, daha özgür hissetmesine, başa çıkma mekanizmalarının daha da güçlenmesine sebep olur-duygularını daha iyi tanımlamasını sağlar. Fakat bunların aksine birçok insan, 21.yüzyılda yalnızlığı her zaman yardım gerektiren bir durum olarak tanımladığı için sen de bundan rahatsızsın.
Bu durumda sen de yalnız kalmayı kötü bir şey olarak nitelendiriyorsun. Çünkü bu diğer herkesin de söylemiyle zihninde yer ediyor ve yalnız kaldığında da kendini o kötü durumun içindeymiş gibi hissediyorsun. Nasıl mesela? Bir arkadaşın var diyelim, onunla bir yere gitmek için plan yaptın ama onun son dakika bir işi çıktı ve son dakika seninle gelemeyeceğini söyledi. Sen bu durumda oraya gitmeyi erteliyorsun.
Sanki oraya tek başına gidersen insanların seninle ilgili “ne kadar ezikçe, bak tek başına gelmiş, demek ki kimse onu sevmiyor, demek ki sorunlu bir tip” gibi şeyler düşüneceğine inanıyorsun. Bu da senin yalnız hissetmene neden oluyor. Peki durum gerçekten senin düşündüğün gibi mi, bunu biraz düşün lütfen.
Diyelim oraya tek başına gitmek istemiyorsun çünkü insanların seninle ilgili olumsuz şeyler söyleyeceğini düşünüyorsun. Ama diğer insanların senin hakkında böyle düşündüğünden nasıl bu kadar emin olabilirsin? İşte bunu düşünmek aslında sana yalnız hissettiriyor.
Eminim etrafındaki insanların senden çok daha sosyal olduğunu görüyorsundur veya belki sosyal medyada kalabalık arkadaş gruplarının fotoğraflarını görüyorsundur ve kendini daha da yalnız hissediyorsundur. Ama bu onların yalnız hissetmedikleri anlamına gelmiyor- bunu iyi şekilde anlamalısın. Çünkü aslında herkes kendi içinde yalnızlık yaşar. Orada gördüklerin de senin için yanıltıcı olabilir.
Günümüzde yalnızlık olumsuz bir havayı çağrıştırıyor ama bunu bizzat tercih eden de çok fazla var. Haberlerde okuyabiliyoruz mesela: “ada satın aldı-tek başına yaşıyor”. O zaman o insanda mı sorunlu-o insan da mı sevilmiyor? Hayır, aslında kendiyle bir başına olmayı tercih ediyor. Bunun kendini geliştiren tarafına odaklanıyor. Belki orada insanlardan uzak yaşıyor ama bu onun bir şeyleri inşa etmesinde ona yardımcı oluyor, belki de yaratıcılığını geliştiriyor.
Bu yüzden yalnız olmak bir yandan senin kendini geliştirebilmen için vazgeçilmez bir ihtiyacın aslında. Sadece sen yalnız kalmayı olumsuz bir şey olarak görüp bunu böyle öğrendiğin için bunu istemiyorsun. Dolayısıyla yapman gereken şey şu; düşündüklerinin ne kadar gerçekçi olduğunu kendi kendine sorman. Göreceksin ki aslında yalnız kalmanın seni anormal kılan bir yanı yok.
Zamanla zihninde olan yalnızlıkla ilgili düşünceler de değişecek. Düşüncelerinin bu değişimi, yalnız kalma hissini de günden güne azaltacak. Yalnız hissetmenin bir diğer nedeni de insanlarla kurduğun ilişkilerden yeterli doyumu alamaman. Yani etrafındaki insanlarla bir noktada aynı bakışa sahip olamıyorsun. Onlarla birlikteyken kendini olduğun gibi hissedemiyorsun, belki rol yapmaya ihtiyaç duyuyorsun, belki de onların seni anlamadığını düşünüyorsun. Mesela evliyken bile kendini yalnız hisseden birçok insan var. Bunun nedeni ne? Eşiyle ortak paylaşımları yok, birbirlerinden çok farklılar mesela, aynı şeylere gülemiyorlar, birbirlerini anlamıyorlar. Veya kalabalık bir arkadaş grubunla oturuyorsun diyelim. Ama orada konuşulan şeyler senin ilgini çekmiyor. Bu durumlar, insanların birbirlerinden beklentilerini karşılayamamalarına sebep oluyor.
Sonucunda da bu insanlar kendilerini yalnız hissediyor. Veya arkadaşına bir sorununu anlatıyorsun örneğin, senin için çok önemli ve canını sıkıyor bu durum. Ama o senin anlattıklarını çok da önemsemiyor. Bunun önemli bir sorun olmadığını sana söylüyor veya hiç dinlemiyor. Sen de kendini anlaşılmamış hissediyorsun doğal olarak. Bu da sende yalnızlık hissine sebep oluyor. Bu histen kurtulmak için de aslında çevremizdeki insanları biraz düşünmemiz gerekiyor: o insanlarla aynı frekansta mıyım, birbirimizle uyumumuz nasıl, karşılıklı olarak birbirimizi anlayabiliyor muyuz, dinleyebiliyor muyuz? Bunu yaparak çevrendeki insanlarla olan iletişiminden, istediklerini alıp almadığını fark edeceksin. Çünkü her arkadaşınla dertlerini paylaşamazsın veya her arkadaşın sana bu konuda yardımcı olmak için çok da istekli olmayabilir.
Belki istese de olamaz hatta. Ama sen onları hayatında bu noktaya konumlandırdığın için her seferinde kendini anlaşılmamış ve yalnız hissediyorsun. Dolayısıyla seninle aynı frekanstaki insanlarla iletişimini geliştirmelisin. Seni dinleyen, söylediklerine empatik şekilde yaklaşan insanlarla çevreni geliştirmeye odaklanmalısın.
Kendini yalnız hisseden birçok kişi yalnız olmak istemese de kendini izole eder, diğer insandan uzaklaşır. Her ne kadar bundan şikâyet etse de aslında sosyal ilişkiler için bir çaba sarf etmez ve bu yalnızlık duygusunun esiri olur. Mesela yalnızlık hissinin çözümü daha fazla sosyalliktir değil mi? Ama yalnız hisseden insanlar bunun farkında olmasına rağmen bunun için de hiçbir adım atmazlar. Çünkü şu şekilde düşünürler; bunun içi çabalasam ne olacak ki, zaten yine kendimi yalnız hissedeceğim. Böyle düşünerek de sosyal etkinliklere karşı duyarsız kalırlar.
Ama böyle düşünmek, sorunun çözümünden ziyade o insanın daha da bu yalnızlık hissine kapılmasına sebep oluyor. Çünkü bir noktada bu duyguyla birlikte, ilişkilerden umutlarını da yitiriyorlar. Bunun hiçbir şeyi çözmeyeceğini düşünüyorlar. Dolayısıyla bunu yıkmak için yapman gereken şey şu: kendine meydan okumak. Belki hiçbir şey düşündüğün gibi olmayacak ve yeni sosyal çevrelere girmen, ilgi alanın olan etkinliklere katılmak orada aidiyet hissetmene sebep olacak. Çünkü ortak ilgi alanlarına sahip birçok insanlar yan yana olacaksın.
Bunun için de yapman gereken tek şey adım atmak. Kendine değişmeyeceğini düşündüğün bu duygu için meydan oku. Rutinlerini değiştirmek, senin yaşam düzeninde de değişimlere sebep olacak. En temelde de “çabalasam da bu duygudan kurtulamam” düşüncesini yıkacaksın. 21.yüzyıl bir teknoloji çağı ve herkes gibi sen de eminim sıkça sosyal medyada zaman geçiriyorsun. Yalnız hissettiğinde kendini sosyal medyanın eğlenceli gibi görünen dünyasına bırakıyorsun ve zamanla orada kalma süren de artıyor. Her ne kadar bunu yapmak seni yalnızlık hissinden uzaklaştırıyor gibi görünse de aslında yalnızlığı artırmaktan da başka bir işe yaramıyor. Bu duyguyu yok sayıyorsun ve kendini oraya daha da gömülürken buluyorsun.
Peki neden çareyi bu tür mecralarda arıyorsun? Çünkü yapacağın başka hiçbir şey olmadığını düşünüyorsun. Dışarı çıkmak istiyorsun mesela, ama yanında hiç kimse olmadığı için bundan vazgeçiyorsun. Çok istediğin bir etkinliğe gitmek istiyorsun ama tek başına eğlenemeyeceğini düşündüğün için bundan vazgeçiyorsun. Geriye kalan tek şey de evde oturup kendini dijital dünyaya bırakmak oluyor. Eminim sen de aslında bunu bir çare olmadığının farkındasındır eminim ama bunu kırmak için de bir şeyleri yapmak sana zor geliyor. Ama bil ki yanılıyorsun; bizler kendimizi iyi hissetmek için her zaman öteki bir insana ihtiyaç duymayız.
Çok sevdiğimiz bir aktiviteyi tek başımıza yaptığımızda aynı zamanda şarj oluruz-enerjimiz değişir. Hem yeni şeyler keşfetmek için içimizdeki o isteği tekrar yakalarız, hem de kendimizi biraz daha arınmış hissederiz. O ölü toprağı dediğimiz olumsuz havayı da dağıtmış oluruz. Bunun yerine sosyal medyada başka insanların yaptıklarını izleyerek vakit geçirmek, sana çok da fazla şey kazandırmayacak. Bence en büyük risk, hiç risk almaman. O yüzden dışarı çık ve bunu biraz dene, emin ol hiçbir şey kaybetmeyeceksin.
Özetle maddelendirmek gerekirse şu şekilde ele alabiliriz: