Psikolojik Yorgunluk Nedir? Sen de şu aralar kendini sürekli yorgun ve bitkin hissediyor musun? Ne kadar dinlensen de yine de yorgun uyanıp o eski enerjini özlediğin oluyor mu?
Birçoğumuz bu durumun yalnızca fiziksel bir yorgunluk olabileceğini, ya da gizli bir hastalığımız olduğunu ama doktorların bu hastalığı bulamadığını düşünebiliyoruz. Peki bu yeterince dinlenmemize rağmen bir türlü geçmeyen yorgunluk, bitkinlik ve isteksizlik halinin psikolojik olabileceğini hiç düşündün mü?
Aslında yaşadığın şey belki de bir ruhsal yorgunluk. Bu durum bizlerin ruhsal, duygusal ve zihinsel olarak tükenmiş hissetmesi anlamına geliyor. Peki bu kadar tükenmemize sebep olan en büyük etken ne olabilir? Biliyorsun artık teknolojik bir dünyada yaşıyoruz ve her şey inanılmaz bir hızla ilerliyor. Hayatın akışında dahi günler daha da kısaldı sanki bizler için. Mesela 15 sene önceki bir günümüz sanki daha uzundu, ama şimdi çok daha kısa gibi.
Günleri bu kadar kısa hissetmemizin sebebi de aslında teknolojik dünyanın getirdiği yoğun bilgi bombardımanı. Sürekli bilgi seline maruz kalıyoruz. Bu durum tabi zihnimizin dinlenmesine de izin vermiyor. Hep yeni bir görev, yeni bir amaç belirliyoruz kendimize. Telaşla ilerliyoruz hayatta. Sürekli bir şeyleri yakalamaya çalışıyoruz. Durduğumuz, dinlendiğimiz anda ise zihnimiz bize “devam et” diye bir alarm veriyor. Çünkü bu hızlı akış, zihnimize şunu öğretiyor aslında: duramazsın, durursan geç kalırsın. Bu durum da gün geçtikçe zihnimizin-bedenimiziz-ruhumuzun yorulmasına sebep oluyor. Ve farkında olmadan zamanla tükeniyoruz aslında.
Şimdi sana ruhsal yorgunluğa sebep olan bu durumlardan kendini, zihnini, ruh halini nasıl koruyabileceğine dair, hızlıca sonuç alabileceğin birkaç teknikten bahsedeceğim.
Psikolojik yorgunluk ve bu durumun en büyük sebeplerinden birisi yanlış zamanda yanlış şeyi düşünmek aslında. İşteyken ev işlerini düşünmek, tatildeyken iş düşünmek, gittiğin bir konserde pazartesi günü atman gereken maili düşünmek gibi. Maalesef çoğunlukla yılın belli zamanları sınırlı günlerde tatile çıkabiliyoruz. Ve bu tatilin temel amacı ne yaptığımızdan ziyade ne yapmadığımız olmalı. Zihnimizi boşaltmak, zihnimizi de tatile çıkarabilmek için sorumluluklarımızı ve işleri düşünmekten büyük ölçüde kaçınmamız gerekiyor ki gerçek anlamda dinlenebilelim. Belki gittiğin bir konserde veya tatil yerinde laptopını açıp o maili göndermiyorsun evet ama zihninde o mail dönüp duruyor sürekli. Ve bu durum seni dinlenmekten ziyade aşırı derecede hırpalıyor. Aslında Dur Butonu Tekniği da tam olarak burada devreye giriyor. Dur butonu, hayatın hızına ayak uydurmaya çalışan zihnimize bir sinyal yollamak aslında. Bunu çok basit şekilde zihnimize bazı şeyleri hatırlatarak yapabiliriz. Mesela “şu an bunu düşünmenin bana hiçbir yararı olmayacak” veya “zihnim tatilde, şu an bunu düşünmek gereksiz” gibi cümlelerle kendine içinde bulunduğun o “an”ın tadını çıkarmayı hatırlat. Etrafına bir bak mesela, nerede ne yapıyor olduğunu gözlemle. O an oturuyor musun, neredesin, kiminlesin bunları kendine hatırlat ve başka bir şey düşünmek zorunda olmadığını tekrarla. Bunu yapmak, zihnindeki “her an başka görevler üstlenmek” alışkanlığını değiştirecek. Ve bir süre sonra aslında hayat kaliten de otomatik olarak artmaya başlayacak.
Öncelik sırası belirlemek zihni gereksiz yüklerden arındırmak için mükemmel bir yöntem. Çünkü bütün işleri aynı anda yapabilmen mümkün değil, kaldı ki çoğu zaman buna gerek de yok. Bu gündelik akış içerisinde zaten çok fazla bilgiye maruz kalıyoruz ve zihin bunları yararlı ve yararsız olarak ayırmadan aslında hepsini depolamaya çalışıyor. Bu da zihnimizi, duygularımızı o kadar dolduruyor ki, bu yorgunluğu bedenimizde de yaşamaya başlıyoruz bir süre sonra. Sürekli baş ağrıları yaşıyoruz, karnımızda ağrılar olabiliyor, mide sorunları görülüyor. Bu yüzden bu uygulamayı şuan üzerine düşündüğün ve zihnini en çok meşgul eden işleri, sorunları öncelik sıralaması ile maddelendirerek, bir kağıda yazarak yapabilirsin. İlk başa en öncelikli ve önemli işini, alt taraflara da biraz daha az önemli işleri not et. Bu listeyi tamamladıktan sonra şunu sen de fark edeceksin; zihnimizi yoran şey aslında mesleki yoğunluğumuz, çok çalışmak vs değil. Esas zihnimizi yoran şey yaptıklarımızdan ziyade yapmadıklarımız, yapmayı erteleyip durduklarımız. Çünkü zihin gün içerisinde yaptıklarına değil, yarım kalan işlere takılı kalıyor, arka planda sürekli bu yarım kalan veya ertelediğimiz işleri düşünüyoruz. Bu da şu anlama geliyor: eksik bir şey var ve bitmedi, bilgin olsun. Zihin sana bunu sürekli hatırlatıyor. Mesela araçlarda emniyet kemeri takmadığımızda sürekli rahatsız eden ince bir ses vardır ve o kemeri takana takar o ses asla kesilmez. Zihnin yarım kalan işlerin hatırlatma şekli de buna benziyor. Dolayısıyla yapmış olduğun listede önem sırası belirle ve işlerini verimli kalabildiğin ölçüde parçalara böl. Bu sana ne kazandıracak? 100 basamaklı bir merdiveni tek tek çıkmak yerine aslında 3’erli çıkmaya çalıştığını, gereksiz yere kendini yorduğunu ve aynı işi daha az enerjiyle de zamanında bitirebildiğini hatırlatacak. Bu işleri günden güne tamamladığında zihnin çalıştığın için yorulmayacak, tam aksine zihnin zamanla daha berrak hale gelecek ve işte o zaman gerçek anlamda zihnini daha işlevsel kullanabileceksin. Çünkü artık kaygılı ve stresli değil, huzurlu şekilde onu yapacaksın. Psikolojik yorgunluk gibi bir tükenmişlik sorunuyla baş etmek zorunda kalmayacaksın.
Bizler zihnimizi sürekli bir bilgi bombardımanına alıştırıyoruz. Öyle ki bilgiye ulaşamadığımız zamanlarda kendimizi gündemden kopmuş, huzursuz hissediyoruz. Mesela gün içinde telefonu bir saat bıraktığını düşün. Sosyal medyaya bakmıyorsun, internete girmiyorsun.. Bu durum muhtemelen senin kaygılı hissetmene sebep olacak. Çünkü bir şeyleri kaçırdığını düşüneceksin. Halbuki kaçırdığın belki de hiçbir şey yok. Örneğin bir film izliyorsun, telefonuna bir mesaj geliyor. Filmi durduruyorsun, mesajı okuyorsun, cevap yazıyorsun. Veya eşinle-bir arkadaşınla yemeğe çıkmışsın, bildirim sesi geliyor, telefonuna bakıyorsun, indirim mesajı gelmiş, merak ediyorsun. Günün her saatinde birileri seni arayabiliyor, sana mesaj gönderebiliyor. Yani sürekli bir bombardımana maruz kalıyorsun. Dışarıdan bir iletişim seline maruz kalıyorsun. Bu akış içinde de hiçbir şeyi hakkını vererek yapamıyorsun. Çünkü o enerjiyi o kadar çok dışarıya harcıyorsun ki kendine ayırabildiğin bir enerjin kalmıyor, zihnin-duyguların-bedenin çok yorgun oluyor. Bu sebeple haftanın belli günlerinde 2 veya 3 saatlik sosyal medya detoksu veya iş detoksu yapabilirsin. Kendine özel zamanlar belirleyebilirsin, telefonun olmadığı-bir şey düşünmek zorunda olmadığın-istediklerini yaptığın. Bu yöntemle yalnızca zihnini dinlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda kişisel sınırlarını da daha sağlıklı çizmeye başladığını göreceksin. Çünkü artık insanlar sana istedikleri her an ulaşamayacaklar ve bu duruma saygı duyacaklar. Bu süreyi zamanla arttırdığında ve örneğin bir gün boyunca hiç telefonuna bakmadığında bunun zihnine ne kadar iyi geldiğini fark edeceksin.
Hayatta bizi yoran şeylerin birçoğu kontrol edemediğimiz konuların bizi yormasından kaynaklanıyor. Bazen içimizde geçmişte olan bir olaya karşı “orada keşke bunu yapmasaydım” gibi bir hesaplaşma yaşıyoruz. Bazense “bu işler nasıl olacak” diye geleceğe dair kaygılanıyoruz. Bu durumlarda kendimize daha çok sinirleniyoruz ve içsel hesaplaşma yaşıyoruz. Bakıldığında bunlar pek de kontrol edilebilir şeyler gibi durmuyor öyle değil mi? Çünkü olmuş ve bitmiş veya henüz gelmemiş o zaman dilimi. İşte kontrol edemediğimiz şeyler, bu şekilde bir kar topuna dönüşüyor. Büyüyor büyüyor ve zihnimizi değiştiremeyeceğimiz şeylere sürekli odaklıyor. Bunu alışkanlık haline getirmiş zihinler, tabii ki yorgunluğa sebep oluyor. Hayat enerjisini emiyor aslında. Ve kontrol edemediğimiz şeyleri düşündüğümüz farkında dahi olmuyoruz. Bunlarla baş etmek için, şu an eline bir kağıt alın. Onu bir çizgiyle ortadan ikiye ayır. Sol tarafa kontrol edebileceğin, sağ tarafa da kontrol edemeyeceğin, yani değişimin senin elinde olmadığı şeyleri yaz. Kısaca “Kontrol alanını tanımla”. Göreceksin ki zihnini kurcalayan o düşüncelerin birçoğu senin kontrolün dışında. Ne kadar düşünürsen düşün onu değiştiremeyeceksin. Bu yüzden artık onları düşünmeyi bırak ki zihninde yer açılabilsin ve zihnin dinlenebilsin. Ruhsal yorgunluğunu atabilmen için bunu yapman çok önemli.
Diyelim yorgun bir iş günü, eve geldin, her yer dağınık. Sen de dinlenmek istiyorsun. Ama bu dağınıklık da için için seni rahatsız ediyor. Evi mi toparlasam diyorsun, ama çok da yorgunsun. Bir yandan da sabah da aradığın şeyleri bulamıyorsun. Peki ne oluyor bu durumda? Aradığın şeyleri bulmak için zihnin bir dikkat savaşı veriyor. Düzenli ve planlı olmak zihni işte bu dikkat savaşından koruyor. Veya işe geldin, masanın dağınıklığını kanıksamışsın, seni rahatsız etmediğini savunuyorsun ama arka planda zihnin sen fark etmesen de bu dağınıklıkla meşgul. İçlerinden sürekli bir şeyleri yakalamak için mücadele ediyor. Mesela kalemlik içindeki 25 kalemden 1 tanesini seçmek için mücadele veriyor, dosyalarını bulman için mücadele veriyor. Buna artık bir son ver. Gün içerisinde seni yoran ne varsa bunları belirle ve hayatını, işlerini düzenle. Böylece zamanla zihnini yoran gereksiz yükleri de hayatından çıkartmış olacaksın.
Umarım bu anlattıklarım, senin için bir yardım rehberi olur. Unutma ki bunları düzenli uygulaman ve kendine değişim için zaman tanıman en önemli nokta, kendine iyi bak..