Öğrenilmiş çaresizlik, kişilerin başarısız deneyimleri sonucunda, asla başarıya ulaşamayacağına dair kuvvetli derece inanç duyması durumudur. Bu duruma kazanılmış başarısızlık sendromu da denir. Kişiler birçok defa başarısızlığa ulaştıktan sonra bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünür. Tekrar denese de sonucun değişmeyeceğini, istediklerinin olmayacağını benimser.
Bu durumu yaşayan insanlar içinde bulundukları başarısız olayları pekiştirirler. Pekiştirmeler sonucu da kendilerini başarısız etiketiyle değerlendirirler. Ayrıca bunun sonucunda ise sürekli motivasyon kaybı yaşarlar.
Bu sendrom, kişinin ne kadar çaba harcasa da bir şeylerin değişmeyeceğine ikna olması durumudur. Kişiler hayatlarında sürekli bu ruh halini yaşarlar. Başarıya ulaşacak adımları atmak konusunda çekimser davranırlar. Bu çekimserlik kaygı temelli bir durumdur. Çünkü onların inancına göre artık denese bile hiçbir şey değişmeyecektir.
Çaresizlik durumu, gerçeklikten bağımsızdır. Yani gerçekte kolayca çözümü olacak bir konuyla karşı karşıya olsa bile daha önceki olumsuz deneyimlerinden hiçbir şeyin değişmeyeceğini öğrenmiştir. Ve bu durumu bir daha asla denemek istemez.
Bu sendromu daha iyi anlamak için Martin Seligman’ın deneyine bir göz atalım.
Öğrenilmiş çaresizlik deneyi 1967 yılında Martin Seligman tarafından yapılan bir deneydir. İnsanların çaresizlik hissini ölçmek amacıyla yapılmıştır. Deney sonucunda eğer bir insan kendine yardımcı olabilecek herhangi bir kaynak olmadığını öğrenir ise çaresizlik hisseder.
Öğrenilmiş çaresizlik sendromu, her yaş grubundan ve cinsiyetten insanda görülebilir. Geçmişinde başarısızlığı birçok defa deneyimlemiş, artık hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünen herkeste görülür.
Öğrenilmiş çaresizlik sendromunda kişiler başarısızlığı birçok defa deneyimlediklerine ve umutsuzluğa kapıldıklarında kendilerini çaresiz hissederler. Bu sebeple hiçbir şey yapmazlar ve ellerinden bir şey gelmeyeceğine inanırlar. Aşağıda öğrenilmiş çaresizlik ile ilgili birkaç örnek yer almaktadır.
“Derslerinde sürekli başarısızlık yaşayan bir öğrencinin, elinden gelen her şeyi yapsa da bir şeyi değiştiremeyeceğine inanması”
“Kendini bir alanda geliştirmek için çalışan ve istediği noktaya bir türlü ulaşamayan birinin, umudunu kesmesi ve çalışsa dahi o noktaya asla ulaşamayacağını düşünmesi”
“Çalıştığı iş yerinde başarılı olamayan birinin, yeni işe geçse dahi bu durumu değiştiremeyeceğine inanması ve bulunduğu yerde kalması”
“Bir girişimcinin iki farklı fikirle iş hayatına atılıp istediği başarıyı gösterememesi sonrası ‘bir daha denememeliyim, zaten hiçbir şey değişmeyecek’ diye düşünmesi”
“Her romantik ilişkisi hüsranla biten kişinin bir daha asla bunu denemeyeceğine karar vermesi, denese bile tekrar başarısız olacağını düşünmesi”
Bu sendromun birçok nedeni olabilir.
İlk olarak sürekli tekrarlayan başarısızlık deneyimleridir. Defalarca deneyen ve istediği sonuca ulaşamayan birinin, artık ümidini kesmesi bu duruma sebep olur. Kendine olan inancından ve motivasyonundan vazgeçer.
Kişilerin sürekli olumsuz deneyimler sonucu yargılanma durumu maruz kalması, bu sendromu ortaya çıkaran bir başka faktördür. Özellikle yüksek standartları olan ebeveynlerin çocuklarında görülür.
İnsanların stresli yaşamları da bir süre sonra motivasyonlarını ve özgüvenlerini etkiler. Bu durumlar uzun vadede kişiyi çökkün bir ruh haline sokar. Dolayısıyla içindeki baş edebilme gücü ve psikolojik sağlamlığı bu durumdan olumsuz etkilenir. Ve kişini öğrenilmiş çaresizliğe sürükler.
Depresyon gibi çökkün ruh haliyle tanımlanan rahatsızlıklar da bu durumu tetikleyebilir. Ya da az miktarda yaşanan bu sendromu daha da alevlendirebilir.
Bu sendrom, kişilerin güvenli alanlarından çıkmasını engeller. Kişi en başta istese dahi bir süre sonra o istekli halini de kaybeder. Büyük bir özgüven düşüşü yaşar. Psikolojik olarak başarısızlığı kabul eder.
Bilhassa yeni şeylere başlama noktasında inanılmaz kaygı yaşarlar. Veya eski deneyimledikleri şeyleri tekrar deneme noktasında isteksizdirler. Kontrol edebilecekleri durumlara asla odaklanmazlar. Yalnızca başaramadıklarına bakarlar ve tekrar yapamayacaklarını düşünürler.