Blog Ayrıntıları

Erteleme Hastalığı Nasıl Geçer, Etkili Çözüm Bu!

Erteleme.. Bugün biraz samimi bir itirafta bulunarak başlamak istiyorum. Bu videoyu çekmek için tam üç haftadır hazırlık yapıyorum ama… erteliyorum. Evet, ertelemeyle ilgili bir videoyu erteledim. Kulağa ironik geliyor, değil mi? Sürekli kendime “Biraz daha araştırma yapayım, önce kahvemi yapayım, belki yürüyüş iyi gelir” dedim ve fark ettim ki aslında zaman kazanmak yerine tam tersi, zaman kaybetmişim.

Ertelemek dediğimiz şeyi ortaya çıkaran da bu aslında. Yani yapmamız gereken bir şeyler var, ama onu en iyiye ulaştırmak için yapmıyoruz ve erteliyoruz. Aralara da sürekli bahaneler yerleştiriyoruz: “şu bitsin ondan sonra başlayacağım, önce bunu yapayım, şunu da aradan çıkartayım”. Böylelikle ne oluyor, aslında en iyisini ortaya koymak için yaptığımız şeyler, o işten sürekli uzaklaşmamıza sebep oluyor. Sonrasında da bunlar gerçekten bizi harekete geçmekten alıkoyan kısır bir döngüye dönüşüyor. Daha çok oyalanıyoruz ve zihinsel bir yorgunluk hissiyle doluyoruz.

Ertelemek Nedir ve Neden Erteliyoruz?

Şimdi şöyle düşün: Yapman gereken bir iş var ama onu sürekli erteliyorsun. Neden? Çünkü mükemmel olmasını istiyorsun. Örneğin, ben bu videoyu çekerken “Her şey kusursuz olmalı” diye düşündüm. Işık, arka plan, söylediklerim… Ama bu mükemmeliyetçilik beni harekete geçmekten alıkoydu. Ve işte bu, ertelemenin en büyük sebeplerinden biri. Mükemmeliyetçilik bizi durduruyor. Çünkü beynimiz şöyle diyor: “Yeterince iyi değilse, yapma!” Ama bu sadece bir bahane.

Ertelemenin Psikolojisi: Zihnin Savunma Mekanizması

En iyiye ulaşmanın yanında ertelemenin diğer bir sebebi de beynin çalışma mekanizmasıyla ilgili. Beynimiz bizi kaygıdan, üzüntüden, stresten korumak için sürekli çabalar. Yani kısa vadeli senin ruh halini onarır aslında. Mesela zorlanacağını düşündüğün bir işin var diyelim, bunu yapmayı ertelediğinde beyninde kısa vadede bir rahatlama hissi olur. Çünkü mükemmeliyeti elde etmek için hareket etmezsin ve herhangi bir çaban da olmaz. Yani özetle bundan kaçınırsın. Çünkü bu, başlangıçta keyifli ve rahatlatıcı gelse de, uzun vadede o rahatsız edici işi unutmadığın için zihninde hep bir yer kaplar. Bu bir tür zihninin hayatta kalma çabası aslında. Seni hep zorlanacağın, baskı altında hissedeceğin şeylerden uzak tutmaya çalışıyor. Evet aslında bir şeyleri erteleyerek kısa bir süre için kendini rahatlamış hissedersin, yani beyin görevini başarıyla yerine getiriyor. Ama bunun uzun vadeli sonuçları sende çok daha yüksek bir kaygıya sebep olur. Çünkü ertelediğin işler büyük bir kartopuna dönüşür ve sıkışır. Bu sefer de her şeyin, yani tüm ertelediğin şeylerin baskısını hissedersin. Sonuç olarak da kararların felç oluyor, istediklerini gerçekleştirmek için kendinde motivasyonu da bulamıyorsun.

Ertelemenin seni nasıl etkilediği bir düşün lütfen. Belki şu anda bu videoyu izlerken yapılacak işler listesi kafanın bir köşesinde duruyor. Bitirilmeyi bekleyen projeler, yazılmayı bekleyen ödevler… Ama sen içinden, “Sonra yaparım” diye düşünerek onları sürekli itiyorsun. Bu ertelemeler de sürekli birikiyor. Ve bir gün hepsi karşına dev bir yük olarak çıkıyor. Sonra da kendini “Hangi birini yapacağım?” derken buluyorsun. Bir tür karar felci yaşıyorsun. Yapılacak çok şeyin vardır ama bu liste, o kadar artmıştır ki hiçbirine başlayamazsın.

Diyelim ki eviniz dağınık. Çamaşırlar bir köşede, bulaşıkların birikmiş, eşyaların sağa sola dağılmış. Her yerin dağınıklığı gözünüzde büyüyor. “Bu kadar işi toparlamam mümkün değil” diye düşünüyorsunuz. Ve bu yüzden hiçbir şey yapmıyorsunuz. Ama bu, sadece işleri daha da zorlaştırır.

Erteleme Alışkanlığı: Başlamanın Önündeki Görünmez Bariyer

Erteleme hepimizin hayatına sinsice giren bir hırsız gibi, farkında mısın? Zamanımızı, enerjimizi ve potansiyelimizi çalıyor. Genelde yapmak istediğimiz ya da yapmamız gereken işleri gözümüzde büyütüyoruz ve başlamadan önce bile yoruluyoruz. İşte tam da bu noktada “erteleme eşiği” dediğimiz bir bariyer çıkıyor karşımıza. Bu eşik, başlamakla başlamamak arasındaki o ince çizgi aslında. Ve maalesef çoğu zaman bu eşiğe gelmeden pes ediyoruz. O eşiğe yaklaştığımızda da, “Neden hala başlamadım? Neden böyleyim?” gibi düşüncelerle kendimizi suçlayıp daha kötü hissediyoruz. Peki, bu kısır döngüyü nasıl kırabiliriz?

Şimdi bir düşün: Her büyük değişim küçük bir adımla başlar, değil mi? Erteleme eşiğini aşmak da böyle bir şey. Bu bir maraton değil; küçük ve sakin adımlarla geçilen bir yolculuk aslında. Burada kilit nokta ne biliyor musun? Zihnimizi hedefe odaklamak ve bunu yaparken kısa vadeli ödüllerle kendimizi motive etmek. Çünkü beynimiz ödüllere bayılır! Şimdi bir örnekle bunu somutlaştıralım:

Diyelim ki evin çok dağınık. Hani o klasik sahne: her yerde kıyafetler, masanın üstü kağıtlarla dolu, kitaplar yerlerde. Böyle bir ortamda kim motive olur ki?  Sen de diyorsun ki, “Bu dağınıklığı toparlamak saatlerimi alır. Of, hiç başlamasam daha iyi.” İşte o an erteleme eşiğin tam karşında duruyor! Peki, bu eşiği nasıl geçeceksin?

Erteleme Nasıl Geçer: Küçük Adımlar, Büyük Başarılar

Kural şu: Büyük işleri küçült, başarıya giden yolu kolaylaştır. Mesela bir oda seç kendine ve şöyle de: “Sadece bu odayı toparlayacağım ve bittiğinde kendime bir fincan en sevdiğim kahveyi yapacağım.” Ne oldu? Gözünde büyüyen o “kocaman” işi parçalara böldün ve beynine “Bak, bu kolay!” mesajı verdin. İş bittikten sonra ödül olarak kendine kahveni yapınca, beynin o işi tamamlamanın verdiği mutluluğu kaydediyor. Bir dahaki sefere iş yapmak daha az korkutucu geliyor.

Başka bir senaryoya bakalım. Diyelim ki bir öğrencisin ve haftaya teslim etmen gereken bir ödevin var. Bunu yapmak istiyorsun ama bir türlü başlayamıyorsun. Masanın başına oturmak bile gözünde Everest’e tırmanmak gibi. İşte yine erteleme eşiğindesin! Burada yapman gereken şey çok basit: Hedefini küçült.  “Sadece 15 dakika, hepsi bu” de. Sonra 15 dakika bittiğinde kısa bir ara ver. Bu arada bir şeyler atıştır, sevdiğin bir şey izle ya da biraz müzik dinle. Küçük molalar ve ödüllerle kendini motive ettikçe, işin içine daha rahat girdiğini göreceksin.

Unutma, iş büyüdükçe başlaması zor gelir. Ama küçük parçalar haline getirdiğinde, her bir tamamlanmış adım sana “Başardım!” hissini verir. O yüzden erteleme eşiğini aşmak için kendine şefkatli ol, işleri böl, küçük ödüllerle zihnini besle ve en önemlisi başlamaktan korkma. Çünkü ilk adımı attığında, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

Sonuç

Sonuç olarak, erteleme alışkanlığını aşmanın yolu zihnine küçük ama etkili bir mesaj vermekten geçiyor: “Başlamak zor değil, aksine ödüllendirici bir deneyim.” Bu mesajı beynine iletmenin en iyi yolu, işleri küçük adımlara bölmek ve bu adımları tamamladıkça kendini ödüllendirmek. Peki, neden bu kadar önemli? Çünkü beynimiz, tekrar eden davranışlardan alışkanlıklar yaratır. Eğer bir işi tamamladıktan sonra kendini küçük ödüllerle motive edersen, beynin bunu bir “başarı döngüsü” olarak algılar ve seni bir sonraki sefere harekete geçmeye teşvik eder.

Mesela bir düşün: Diyelim ki bir oda topluyorsun. Eşyaları düzenledikçe bir kahve molasıyla kendini şımartıyorsun. İlk başta bu sana basit bir ödül gibi gelebilir, ama beynin için bu büyük bir mesajdır: “Zor gibi görünen bir şeyin sonunda güzel bir ödül var.” Bu ödüller sadece kahveyle sınırlı değil. Sevdiğin bir dizi, bir tatlı, belki kısa bir yürüyüş… Önemli olan, yaptığın her adımın sonunda kendini iyi hissetmene olanak sağlamak.

İşin güzel tarafı şu: Zihin eğitilebilir bir kas gibidir. Ona küçük hedefler verip her birini tamamladığında ödüllendirirsen, bir süre sonra bu otomatik bir hale gelir. Zorlandığın işler artık gözünde büyümemeye başlar çünkü beynin bilir ki bu işin sonunda keyif alacağı bir şey var. Ve bir süre sonra bu sistem o kadar yerleşir ki, erteleme eşiğini aşmak senin için sıradan bir refleks haline gelir.

Şimdi hayal et: O uzun süredir ertelediğin ödevi bitirdiğinde ya da aylardır düzenlemediğin dolabı topladığında hissettiğin rahatlığı. Kendini daha hafif, daha özgür hissedersin. Çünkü sadece işi tamamlamakla kalmaz, aynı zamanda kendi kendine verdiğin sözü tutmuş olmanın verdiği bir tatmin yaşarsın. Ve bu tatmin, motivasyonun için en güçlü yakıtlardan biridir.

Bu noktada şunu bilmek önemli: Küçük adımlar büyük sonuçlar getirir. Hayatta pek çok başarı, bir anda değil, sabırla yapılan küçük çabaların birikimiyle gelir. O yüzden, bugün bir yerden başla. Bu sadece 5 dakika bile olabilir. Unutma, önemli olan harekete geçmek. Çünkü harekete geçtiğinde bir momentum kazanırsın ve bu momentum seni ileriye taşır.

Beyin küçük ödülleri sever, ama unutma: Asıl büyük ödül, hayatındaki işler birikmediğinde ve kendine verdiğin sözleri tuttuğunda hissettiğin o özgüven. Bu, seni sadece bir işe başlamaya değil, tüm hayatında daha az ertelemeye ve daha çok harekete geçmeye teşvik edecek.