Blog Ayrıntıları

Depremin Psikolojik Etkileri: Deprem Psikolojisi

Depremler, sadece binaları değil, insan ruhunu da derinden sarsan doğa olaylarıdır. Sarsıntı durduktan sonra bile etkileri zihnimizde, bedenimizde ve duygularımızda kalmaya devam edebilir. Depremin psikolojik etkileri, çoğu zaman fiziksel hasarlardan daha uzun sürede ve daha derin izler bırakarak kendini gösterir.

Bir psikolog olarak, bireylerin bu tür travmatik süreçleri nasıl yaşadığını, hangi ruhsal belirtilerle karşılaştıklarını ve nasıl desteklenmeleri gerektiğini yakından gözlemliyorum. Bu yazıda, deprem sonrası ruhsal süreçleri anlamak, başa çıkma yollarını keşfetmek ve toplumsal olarak nasıl daha dirençli hale gelebileceğimizi ele alacağım.


Travmanın İlk Anları: Akıl ve Beden Alarm Durumunda

Depremin hemen ardından ortaya çıkan ruhsal tepkiler oldukça yoğundur. Şok, inkar, panik ve donakalma hali sıkça gözlemlenir. Beyin, “hayatta kalma” moduna geçer. Bu nedenle kişilerde:

görülmesi oldukça yaygındır. Bu tepkiler travmanın doğal ve ilk aşamalarıdır. Ancak birkaç haftadan uzun sürüyorsa mutlaka bir uzman desteğine başvurmak gerekir.


Depremin Psikolojik Etkileri Nelerdir?

1. Güvenlik Algısının Bozulması

Deprem, insanın temel güvenlik ihtiyacını doğrudan tehdit eder. “Artık hiçbir yer güvenli değil” düşüncesi zihne yerleşebilir. Ev gibi en güvenli hissettiğimiz alan bile travmanın kaynağı haline geldiğinde, kişinin kendini koruma hissi sarsılır.

2. Sürekli Kaygı ve Tetikte Olma

Depremin ardından kişiler, sanki yeni bir sarsıntı olacakmış gibi bir beklenti içinde olabilir. Bu durum sürekli bir tetikte olma hali yaratır. Uyurken bile irkilme, dış seslere aşırı duyarlılık, kolay sinirlenme gibi belirtiler görülür.

3. Yas ve Kayıp Tepkileri

Depremler çoğu zaman sadece binaların değil, hayatların da yıkılmasına neden olur. Yakınlarını kaybeden bireyler için yas süreci başlar. Ancak yas, sadece bir insanı kaybettiğimizde yaşanmaz; evimizi, mahallemizi, hatıralarımızı kaybettiğimizde de derin bir yas hissi oluşur.

4. Suçluluk ve Yetersizlik Duyguları

Hayatta kalan bireylerde sıkça görülen bir diğer duygu da suçluluktur. “Ben hayattayım ama o değil”, “Keşke onu uyarsaydım” gibi düşünceler zihinde dönüp durabilir. Bu tür duygular da travmanın bir parçasıdır ve işlenmeden bastırıldığında kişiyi daha da zora sokabilir.


Çocuklarda ve Ergenlerde Depremin Psikolojik Etkileri

Çocuklar ve ergenler, yaşlarına bağlı olarak travmaya farklı tepkiler verebilirler. Özellikle küçük yaştaki çocuklar, duygularını sözel olarak ifade edemedikleri için davranışlarıyla bu travmayı dışa vururlar. Alt ıslatma, parmak emme, kabus görme, oyunlarında deprem temalarını işleme gibi belirtiler görülebilir.

Ergenlerde ise daha çok içe kapanma, öfke patlamaları, umutsuzluk ve geleceğe dair kaygılar ön plana çıkar. Bu yaş grubuyla çalışırken onları anlamak, yargılamadan dinlemek ve gerektiğinde bir uzmandan yardım almak önemlidir.


Kolektif Travma: Toplum Olarak Etkilenmek

Büyük çaplı depremler, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de travmaya yol açar. Birlikte yaşanan bir travma, ortak bir hafıza yaratır. Bu tür durumlarda medya, sosyal medya ve haber kanallarının sürekli olarak görüntüler paylaşması, travmanın yeniden yaşanmasına sebep olabilir. Bu yüzden bilgilendirici ama duygusal yükü düşük içeriklere yönelmek, ruh sağlığımız için koruyucu olabilir.


Ne Zaman Bir Uzmandan Destek Alınmalı?

Depremin ardından geçen süreye rağmen aşağıdaki belirtiler devam ediyorsa mutlaka bir psikolog ya da psikiyatristten destek alınmalıdır:

  • Sürekli kaygı hali ve panik ataklar,

  • Uyku ve iştah bozuklukları,

  • Kabuslar ve gece uyanmaları,

  • Hayattan zevk alamama,

  • İnsanlarla iletişim kuramama,

  • Kendine zarar verme düşünceleri.

Bu belirtiler, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi ruhsal bozuklukların işareti olabilir. Bir İstanbul psikolog ile çalışmak, bu süreçte kişinin kendini yeniden toparlamasına yardımcı olur. Şehirde bu alanda uzmanlaşmış birçok terapist ve danışmanlık merkezi, deprem travması yaşayan bireyler için hizmet sunmaktadır.


Deprem Sonrası Psikolojik İyileşme Süreci

Ruhsal iyileşme zaman ister. Tıpkı fiziksel yaralar gibi, ruhsal yaralar da zamanla iyileşir ama bu sürecin desteklenmesi gerekir. İşte bu süreçte yardımcı olabilecek bazı adımlar:

  • Duygulara izin verin. Korku, öfke, suçluluk, üzüntü… Hepsi normaldir.

  • Konuşun. Duyguları bastırmak yerine, güvenli kişilerle paylaşmak iyileştiricidir.

  • Rutinlerinize dönün. Günlük hayatın getirdiği yapı, güven hissini yeniden kazandırır.

  • Profesyonel destek alın. Özellikle travma konusunda uzman bir İstanbul psikolog, bu süreçte size rehberlik edebilir.

  • Toplumsal dayanışmaya katılın. Başkalarına yardım etmek, bireysel iyileşmeyi hızlandırabilir.


Sonuç: Ruhun Da Onarılmaya İhtiyacı Var

Unutulmamalıdır ki her travma, aynı zamanda bir dönüşüm kapısı olabilir. Depremin psikolojik etkileri, zamanında fark edilip işlenirse, bireyin daha güçlü bir benlik yapısına ulaşmasını sağlayabilir. Ancak bu sürecin kendiliğinden geçmesini beklemek yerine, profesyonel destek almak hem birey hem de toplum açısından hayati önem taşır.

Eğer siz de deprem sonrası kendinizde ruhsal etkiler gözlemliyorsanız ya da sevdikleriniz için endişeleniyorsanız, bir İstanbul psikolog/Online psikolog ile görüşmeyi ertelemeyin. Ruhsal iyileşme de en az fiziksel iyileşme kadar önemlidir.

Bizi sosyal medyada takip edin:
YouTube | Instagram | Spotify | WhatsApp TikTok