Çoklu kişilik bozukluğu (dissosiyatif kişilik bozukluğu), insanların iki veya daha fazla kişilik örüntüsüne sahip olmasıyla karakterize psikolojik bir rahatsızlıktır. Her kişilik, birbirinden farklı özelliklere sahiptir. 19. Yüzyılda Benjamin Rush tarafından tanımlanan bu rahatsızlık, günümüzde bilinenin aksine hafif formlarla görülebilen bir durumdur.
Bu durum bir dissosiyasyon bozukluğudur. Kelime anlamı olarak dissosiyasyon, ayrışmak denemektir. Klinik anlamda kişinin kendisiyle ve etrafındakilerle bağlantılarını tamamen kopardığı ve olayları hatırlamadığı durumları kapsar.
Çoklu kişilik bozukluğuna sahip insanlar, içlerinde başka kişilerin var olduğunu hisseder. Bu durumu ise şu örnek cümleyle ele alabiliriz: Bazen insanlar onlarla hiç konuşmadığım konular üzerine tartıştığımı söylüyorlar, fakat ben öyle bir şey yapmadım ki.
Çoklu kişilik bozukluğunda tüm kişilerin ayrı kimlikleri, yaşları, kendine has tutum ve davranışları vardır. Ayrıca kimliklerin birbirinden haberi yoktur. Hepsi bağımsızdır ve tanışmazlar. Birinin yaptığı bir davranışı diğeri hatırlamaz. Her kimlik kendi hayatını yaşar.
Ana kimlik dışındaki diğer kimliklere alter kimlik denir. Alter kimlikler bir anda belirir ve asıl kimliğin kontrolünü ele alırlar. Bunlar bazen çocuk, bazen bir madde bağımlısı, bazen de depresif olabilir. Bu kimlikler arasındaki geçişler, saniyeler içinde olabilir. Bazen de uzun sürelerce görülmeyebilir.
Çoklu kişilik bozukluğunun en temel belirtisi kişide iki ya da daha fazla kimliğin görülmesidir. Bu alter kimliklerin hepsi birbirinden bağımsızdır ve kendilerine özgü farklılıkları vardır. Aniden bu kimlikler arası geçişler olabilir ve tamamen farklı ve hiç tanımadık biriyle karşılaşabiliriz. Çoklu kişilik bozukluğu belirtiler arasında şunlar vardır;
-Kişilerin benlik algılarında bozulmalar vardır. Sürekli farklı kimliklerin ortaya çıkması, kimlik çatışmasına sebep olur. Dolayısıyla öz kimliklerini yani ‘ben’ yapısını tanımlamakta zorlanırlar.
-Bellek kayıpları vardır. Bu kayıplar alter kişiliklerden dolayı meydana gelir çünkü birbirini hiç tanımayan farklı kimlikler ortaya çıkar.
-Farklı yaşlarda, kendi yaşlarını yansıtmayan tutum ve davranışlar sergileyebilirler. Çünkü alter kimliklerin biri kadın, biri erkek, biri küçük bir çocuk ve bir diğeri de üst jenerasyon birisi olabilir.
-Kişiler kendi kimliklerinin hangisi olduğunun farkında değildir. Bu sebeple kendi kimliklerinden uzaklaşmışlardır.
-İçsel çatışmalar görülür. Alter kimlikler birbiriyle kavga edebilir. Çünkü birbirinden farklı insanlardır ve anlaşmazlıklar yaşarlar.
Bu sorunu yaşayan insanların, neden yaşadıkları ile ilgili birçok faktör sayılabilir. Bunlar arasında çocukluk çağı travmaları, aile içi kaotik ortam, istismar, akran zorbalığı, sosyal kültürel etkenler, travmatik anılar, şizofreni veya farklı kişilik bozukluğu gibi durumlar sıralanabilir.
Sıralanan bu faktörler, kişilerin en büyük stres bileşenleridir. Dissosiyasyon ise kişiyi stresten uzak tutmak amacıyla zihnin takındığı bir tutum olarak söyleyebiliriz. Bu sebeple insanların yüksek stresli oldukları bu anılar, bazı travmatik izler bırakabilir. Kişiler o olaylarla temas kurmak istemezler. Dolayısıyla da alter kimlikler oluşur.
Dissosiyatif KB olarak da tanımlanan bu durum, terapide çalışması güç bir sorunu temsil eder. Öncelikle terapist, kaç farklı alter kimlik olduğunu belirler. Amaç bu alter kimlikler arasındaki geçişi kontrol etmektir. Ardından bu kimlikler, tek bir kimlikte toplanmaya çalışır. Tüm kimliklerin tek bir yerde bütünleşmesi sağlanır.