İçsel özgürlük mü? “Planlı ol, hata yapma, duygularını kontrol et, risk alma…”
Çocukluğumuzdan beri bize öğretilen bu sözler, hayatı güvenli bir çizgide yaşamamız için verilmiş iyi niyetli öğütler gibi görünür. Peki ya bu öğütler, aslında içsel özgürlüğümüzü sınırlayan birer prangaya dönüşürse?
Gerçek özgürlük, her şeyi kontrol edebilmek değil, kontrol edemediklerimizle barışık yaşayabilmektir. Bu yazıda, içsel özgürlük kavramını mercek altına alacak ve onu kazanmanın anahtarı olan “kaosa yer açmak”tan bahsedeceğiz.
İçsel özgürlük, dış koşullardan bağımsız olarak, kendi duygu, düşünce ve tepkilerimiz üzerinde sahip olduğumuz özgür alandır. Bu özgürlüğü kaybettiğimizde, hayatımız sürekli bir “kontrol etme” ve “güvende hissetme” çabasına dönüşür. İşte bu noktada, iki zıt kavramla karşı karşıya kalırız: Logos ve Kaos.
Logos; akıl, anlam, planlama ve rasyonel düzen demektir. Hayatımızı predictable (tahmin edilebilir) kılmak için Logos’a sımsıkı sarılırız. Ancak Logos’a fazla tutunmak, bizi esnek olamayan, değişime kapalı ve nihayetinde özgürlüğünü kaybetmiş bir hale getirebilir. Bu durum, değişim korkusunun ve mükemmeliyetçiliğin temelini oluşturur.
Kaos ise çoğu zaman yanlış anlaşılır. Kaos, düzensizlik değil, aksine yeni başlangıçların, yaratıcılığın ve içsel özgürlüğün potansiyel kaynağıdır. Kaostan kaçmak, aslında büyüme ve değişim fırsatlarından kaçmaktır. Kontrolü bırakma fikri bu nedenle içsel bir korku yaratır, çünkü bilinmeyeni, yani Kaos’u çağrıştırır.
Peki, içsel özgürlüğümüzü geri kazanmak ve hayatımızda Kaos’a sağlıklı bir şekilde yer açmak için ne yapmalıyız?
İlk adım, kendinizi ne sıklıkla kontrol etmeye çalıştığınızı gözlemlemektir. Her şeyi planlama, duygularınızı bastırma veya her durumu anlamlandırma ihtiyacınızı fark edin. Bu dürtüyü fark etmek, onun üzerindeki gücünüzü elinize almanın ilk adımıdır. Bu, kendini özgür hissetmek yolunda atılmış en büyük adımlardan biridir.
İkinci adım, Kaos’u bir düşman değil, bir müttefik olarak görmeyi öğrenmektir. Hayatınızda biraz belirsizliğe, plansızlığa ve spontaneliğe izin verin. Mükemmeliyetçilikten kurtulmak, hata yapma özgürlüğünüzü geri kazanmak demektir. Unutmayın, en güzel şeyler genellikle plansız anlarda, o “kaotik” zannettiğimiz boşluklarda doğar.
Son adım, kendinize ve hayatın akışına güvenmektir. Her şeyin tam ve mükemmel olması gerekmediğini kabul edin. Eksiklikler, bizi insan yapan ve büyümeye iten şeylerdir. Değişim korkusunu yenmek, işte tam da bu “eksik” ve “tamamlanmamış” hallerimizle barıştığımız noktada mümkün olur.
İçsel özgürlük, Logos ile Kaos arasındaki o hassas dengeyi kurabilmekten geçer. Hayatımızda Kaos’a yer açmak, aslında kendi potansiyelimize ve yaşamın bize getireceklerine olan inancımızı tazelemektir. Kontrolü bırakma cesaretini gösterdiğinizde, aslında kaybettiğiniz hiçbir şey olmadığını, aksine tüm bir içsel özgürlük dünyasını kazandığınızı göreceksiniz.
Değişimi kucaklayın, içinizdeki çocuğun “söz dinlemez” yanını serbest bırakın ve kendi özgürlüğünüzü ilan edin.