Sınır koyma dediğimiz, bu kadar önem verdiğimiz konu nedir? Diyelim çok da yakın olmayan bir arkadaşın, seninle sürekli özelin olan konuları konuşmaya çalışıyor. Sevgilinle, anne babanla, maddi durumunla ilgili sürekli sorular soruyor. Sen de bundan rahatsızsın, hatta ona “bu konuda konuşmak istemediğini” dahi söylemişsin. Fakat karşıdaki insan yine de bu davranışı devam ettiriyor.
O halde bir yerde bir eksik var gibi değil mi? Demek ki karşındaki insan senin sınır koymaya çalıştığının ve bu sorulardan rahatsız olduğunun farkında değil. Peki ne yapabilirsin? Bu insana karşı nasıl daha sağlıklı sınırlar koyabilirsin?
Özellikle sağlıklı sınır koyabilmek için bir yazı kaleme almak istedim istedim. Çünkü sınır koymak bilhassa yaşamımız için çok önemli. Özellikle sınırlarını iyi koruyan insanlar, kendi yaşam kalitelerini ön planda tutarlar. Bunun sonucunda da daha az stresli olurlar-kendilerine daha çok saygı duyarlar. Sınırlarını koruyamayan insanlar ise başta ikili ilişkiler olmak üzere hayatlarının birçok noktasında kendilerini huzursuz hissederler. Bu huzursuzluk ise zamanla tükenmişliğe yol açar. Dolayısıyla sağlıklı sınırlar koyabilmek hayatımızın birçok noktasını etkiler aslında.
Sınırlarımızı çok iyi çizemediğimizde de bunun sancılarını ister istemez yaşarız. Mesela odana izinsiz giren annen-baban, çantanı karıştıran kardeşin, defterine izinsiz bakan sınıf arkadaşın, özel hayatınla ilgili soru soran iş arkadaşların. Hayatın her noktasında sınırlarını ihlal eden kimseler bulunabilir. Bu yüzden bu videoda bu konuyu geniş şekilde ele almak istedim.
Biraz önce verdiğim örnekteki gibi sınır koymakta zorluklar yaşıyor olabilirsin. Belki sınırlarını oldukça iyi koruduğunu düşünüyorsun ama yine de insanların bu sınır aşımlarına maruz kalıyorsun. Temelde bunun sebebi koyduğun sınırları göstermekte zorluk yaşıyor olman aslında.
Genellikle sınır koymakta yapılan en büyük hata bu oluyor: yani sınırlarını diğer insanlarla açıkça paylaşmaman, onlara bunu gösterememen. Biraz önce anlattığım örneği tekrar ele alalım.
Burada sınırlarına müdahale edildiği bir senaryodan bahsediyorum ve sen özelin olan konuları konuşmak istemediği söylüyorsun. Fakat senin bu tavrın, karşındaki insan için belli ki bu yeterli değil çünkü davranışını sürdürmeye devam ediyor.
Buradaki eksiklik sınırlarını karşı tarafa gösterememen. Demek ki sınırları daha açık şekilde belirtmeye ihtiyacın var. Belki daha detaylı, rahatsızlığını daha işlevsel bir şekilde göstermen gerekiyor. Mesela “sen bana sürekli özel hayatımla ilgili bir şeyler soruyorsun, ama ben bu durumdan çok rahatsızım ve bunu yapmanı istemiyorum.
Aksi takdirde iletişimimizi keselim, çünkü kendimi senin yanında çok da rahat hissetmiyorum” tarzında yanıtlar verebilirsin. “Bunu konuşmak istemiyorum” cümlesine göre daha açık bir ifade olabilir öyle değil mi? Burada daha detaylı bir mesaj var aslında. Biraz daha net şekilde sınırları belirtmek tam olarak.
Sağlıklı sınır koyarken aklımıza ilk gelen kelimeler nedir? “Hayır, dur, daha fazla konuşma” gibi keskin ifadeler. Ama bu keskin ifadeler sınırların açıkça belli edildiği anlamına gelmiyor. Bu çok örtük bir ifade şekli, dolayısıyla karşımızdaki insana da geçmiyor bu şekilde. Bunun yerine sizin için kabul edilmez davranışı açıklayın, neden bu konuda hassas olduğunuzu ve bu durumun sizi ne kadar rahatsız ettiğini belirtin. Özetle rahatsızlığınızı detaylandırarak, daha açık ifade edin.
Peki açık iletişim tek başına sağlıklı sınır koymak için yeterli mi? Elbette değil. Yalnızca sınırlarını iyi belirleyen-bunların farkında olan insanlar, sağlıklı bir şekilde bu sınırları koruyabilir. O yüzden neler senin özelin, neler bu sınırların içine giriyor bunları bilmelisin.
Sınırları tanımlamak ve bunların farkında olmak bazen kafa karıştırıcı olabiliyor. Çünkü bu çok soyut bir kavram, günlük hayatta gözle görünmez ve fark etmek de biraz zor. Bunu yapabilmek için sınırlarını görselleştir ve kağıda dök. Bu şekilde sınırların netlik kazanır.
İlk olarak boş bir kağıt al ve büyük bir daire çiz. Dairenin içine, sana güvende olduğunu hissettiren ve iyi gelen her şeyi yaz. Mesela arkadaşlarının seni övmesi, sevdiğin insanlarla saatlerce sohbet etmek, spor yapmak, müzik dinlemek gibi. Yani sana iyi geldiğini düşündüğün her şeyi bu dairenin içine yaz.
Dairenin dışına ise seni rahatsız eden, sana acı veren, kötü hissetmene sebep olan yani duygusal olarak seni yoran her şeyi yaz. Örneğin annenin sana hayatınla ilgili ne yapacağını söylemesi, insanların seninle ilgili düşüncelerinin sana kaygı vermesi, iş arkadaşının sana el kol şakaları yapması, özel hayatınla ilgili açıklamak istemediğin sorulara maruz kalman gibi.
Tüm bunları kâğıda dökerek görselleştirmek ve adlandırmak, temelde rahatsız olduğun şeylerin farkında olmana ve o anda bu duruma müdahale etmene yardımcı.
Örneğin birisi sana kilolarınla ilgili bir şeyler sordu diyelim. Sen de bu durumdan çok rahatsız oldun ama o an buna yanıt vermedin. Yani sınırlarınızı çizmekte zorlandın. Ardından eve geldin, baktın ki bu durum içini kemiriyor. “Keşke orada şunu söyleseydim, bana bunu sormasına nasıl izin verdim, bir dahakine ona şu cevabı vereceğim” gibi içsel bir mücadele veriyorsun değil mi?
Aslında birçok yaşıyor bu durumu. Bunu yaşamanın sebebi sınırlarını önceden kendine tanımlamamış olman. Bu yüzden sınırları önceden tanımlamak çok önemli. Bu yüzden farkında olmak, tam da o anda dur diyebilmek çok önemli.
Sınırlarımızı çizdik, artık bunun daha da farkındayız. Sınırlarımızı insanlara daha da açık gösteriyoruz. O halde bundan sonraki adım bizim için ne olabilir? Tabii ki sınırlarımızı tekrar ve tekrar dile getirmek. Üzerine bu kadar konuştuğumuz ve buna rağmen halen birçoğumuzun pratik hayatta uygulamakta zorlandığı nokta da bu aslında. Sınırlarımızı çiziyoruz, açık şekilde bunu ifade ediyoruz. Fakat bu sınırlarımızın tekrar ihlal edildiğini gördüğümüzde bundan vaz geçiyoruz.
“Söylediklerim-yaptıklarım hiçbir işe yaramadı” diyoruz. Yine kendimize kızıyoruz. Fakat belki de sınırlarımız konusunda yeterince ısrarcı değiliz. Belki bunu sadece bir kere söyledik. Dolayısıyla da kalıcı olmadı. Bu yüzden rahatsız olduğumuz konularda, insanlara her seferinde bunu göstermek gerekiyor. Biraz süre geçtikçe ve biz bunu tekrarladıkça bizim sınırlarımız insanların zihnine yerleşir. Zamanla sınırlarımızı ihlal eden insanlar “barış bu konuda konuşmaktan hoşlanmıyor, bunu ona sormamalıyım, bunu ona söylememeliyim” mantalitesini ediniyor.
Son olarak sağlıklı sınır koymak, bunları sürdürebilmek çok önemli, evet. Ama şunu unutmamak çok kritik: her insan farklıdır. Yani bu aşamalar her insanda aynı oranda işe yaramayabilir. Mesela bazı insanlar daha meraklıdır, daha fazla soru sorar. Surat asarsın, istersen belirtirsin, oradan uzaklaşırsın.. Fakat yine de buna devam eder.
Bazı insanlar da bu davranışlarından bir anlam çıkarır ve senin bu sorulardan rahatsız olduğunu anlar. O halde burada şunu bilmen gerekiyor: sınırlar herkese farklı çizilir. Bazı insanlara olduğundan daha yüksek duvarlar örerek bunu anlat, onu daha uzağa konumlandır. Biraz önce anlattığım o dairenin dışına koyduğun maddelerin en başına al mesela bu insanları. Ancak o zaman o insanlara kendi sınırlarını daha iyi belli edebilirsin.
“Kendi zihinsel sağlığımızı korumanın en iyi yolu, başkalarının beklentilerini karşılamak zorunda olmadığımızı fark etmektir. Sınır koymak, kendi zihinsel huzurumuz için gereklidir.”
Albert Ellis (Psikoterapist, Bilişsel Davranışçı Terapinin kurucusu)