Aslında görünenden çok daha fazlamız utangaçlık yaşıyoruz. Çevremizdeki birine bu utangaçlık durumunu anlattığımızda da çok ciddiye almayabiliyor bizi. Bunu küçük bir sorunmuş gibi görebiliyor veya “zamanla geçer, bunda ne var ki” gibi cümleler kuruyor bize. Fakat dışarıdan küçük bir sorun gibi görülen bu utangaçlık durumu aslında hayatın her alanına bir virüs gibi yayılıyor farkında olmadan. Bazen bir ürünün iadesini yaparken, bazen topluluk önünde konuşurken, bazense yeni ortamlara girerken utanıyoruz-çekiniyoruz-sessizleşiyoruz. Belki de bir konuşmaya hiç dahil bile olamıyoruz.
Doğrusunu söylemek gerekirse birçok insan gibi, ben de hayatımın belli bir döneminde utangaç bir insandım. Bir hocam bana soru sorduğunda bile çok fazla heyecanlandığımı hatırlıyorum hatta. “Eyvah, şimdi ne yapacağım, niye bana soru sordu ki” diyordum, elim ayağım birbirine dolaşıyordu.
Bazılarımız bu utangaçlık sorununu çok çok daha yoğun yaşıyoruz tabii ki. Hatta bedenimiz de bu utanma duygusuna reaksiyon gösterebiliyor. Özellikle kalp atışımız hızlanıyor, avuç içimiz terliyor, daha hızlı nefes alıp vermeye başlıyoruz. E bu da kendimizi yeterince iyi ifade edemememize yol açıyor. İnsanlara kendimizi bazen yanlış tanıtabiliyoruz. Dışarıdan soğuk bir insan gibi görülebiliyoruz. Bazense isteklerimizi yeterli düzeyde karşı tarafa aktaramıyoruz. Yani hayatın o olağan akışını dahi bozuyor bu durum. Terapi seanslarında çalıştığım insanlarla da bu konu başlığını sıkça ele alıyoruz. Çünkü gerçekten görünenden çok daha fazla insan, bu durumla ilgili sorun yaşıyor. Okulda bir öğrenci sorun yaşayabiliyor, iş yerinde çalışan biri bu durumun kendisi için bir engel olduğunu düşünebiliyor, bir ürünün iadesi için giden birisi bu sorunu yaşayabiliyor.
Belki sen de bu utangaçlık durumundan mustaripsin ve bunun için ne yapman gerektiğini bilmiyorsun. Veya belki de cesaret edemiyorsun. Aslında utangaçlığın önüne geçmene engel olan en büyük şey de cesaretini kıran düşüncelerin. Sanki diğer insanlar senden çok daha özgüvenli görünüyor sana eminim. Fakat bunun aksine, tüm insanlardan bir şeylerden çekinir. Yalnızca bu durum belki hayatlarının diğer alanlarına sirayet etmiyordur.
Dediğim gibi çok fazla insan bu sorundan dolayı sosyal hayatında da sorunlar yaşıyor ve bu sorunla baş edebilmek için ne yapabileceğini araştırıyor. Burada sana şunu söylemek istiyorum: utangaçlık bir kişilik özelliği değil. Dolasıyla bu durumu değiştirebilirsin. Bunun için sana 5 maddelik bir yol haritası hazırladım.
Tanımadığın biri hakkında net bir yargıya, bir düşünceye sahip olamazsın. Onun ne hissettiğini-ne düşündüğünü bilemezsin. Kendi utangaç kişiliğin için de bu durum geçerli. Bu yüzden aynı prensibi kendi utangaç kişiliğin için uygula. Bu utangaç kişiliğin hayatının hangi alanında ortaya çıkıyor? Kendini nasıl gösteriyor? Bunu biraz düşün. Çünkü bu, senin utangaç kimliğinle kuracağın ilk temas aslında. Belki de sen kendine utangaç insan etiketi takarak kendini bir yere hapsettin ve bu senin üzerine yapıştı.
Gün geçtikçe de hareket alanını daralttı. Belki de sadece bunu tek bir alanda yaşıyorsun. Mesela karşı cinsle konuşmaktan çekiniyor olabilirsin, veya konuşmacı olarak bir yerde kürsüye çıkacağın zaman yaşıyor olabilirsin. Bu seni utangaç bir insan yapmaz. Evet, bu konularda zorlanıyorsun belki, ama bunlar tek başına senin utangaç bir insan olduğunu da göstermez. Bu sebeple utangaç kişiliğine biraz önce yönelttiğim soruları sor ve bu kimliğin derinliğini belirle. Bu yanın sosyal hayatında mı ortaya çıkıyor, iş yerinde veya okulda mı oluyor, bunu fark et.
Burada adım atmak derken büyük adımlar at ve utangaçlığından hemen kurtul gibi bir şey söylemiyorum tabii. Bu çok da gerçekçi olmaz. Küçük adımlarla zaman içerisinde bunu kırmaktan bahsediyorum. Çünkü bir alışkanlığı kazanmanın en temel yolu, o alışkanlığa adım adım yaklaşmaktan geçer. Mesela bir öğrenci olduğunu düşünelim. Sınıfta çok fazla arkadaşın yok, insanlarla az temas kuruyorsun, her şeyi kendi içinde yaşıyorsun. Burada küçük adımlar belirleyelim senin için. Öncelikle sınıf arkadaşlarına günaydın diyerek başlayabilirsin belki. Önce birkaç kişiye, sonra daha fazla kişiye, ardından tanıdığı herkese.
Sonraki hedefin ise öğretmenine soru sormak olsun mesela. Buradaki küçük adımları nasıl belirledik? Önce bir kişiye günaydın diyerek başladık işe, ardından iki kişiye, ardından daha fazla kişiye. İlk etapta birebir temas ettiğin insanlarda bu utangaçlığı kırıp, zihnine bunda bir olumsuzluk olmadığını işliyorsun zamanla. Çünkü utangaç insanlar aslında zihninde rezil olacağım, küçük duruma düşeceğim kaygısıyla yaşıyorlar bu durumu. Dolayısıyla sen bunu adım adım ilerlettiğinde, zihnine burada küçük düşmedim veya rezil olmadım mesajını kazıyorsun ve utangaçlık düşüncelerin kırılmaya başlıyor. Merhaba demeye başladıktan sonraki adımda ise öğretmenine soru sorarak birkaç insanın karşısında alanını daha da genişletiyorsun. Buradaki bir örnek elbette. Bu örneği kendi hayatın için uyarlayabilirsin, ufak bir şeyler belirle ve zihnine bunu işle.
Utangaç bir insan olarak belki söylediklerinden sonra “doğru şeyi mi söyledim, çok mu saçma göründüm, acaba beni yanlış anladılar mı” gibi düşüncelere kapılıyorsun. Bu da senin kendine sürekli şüpheyle yaklaşmana sebep oluyor. Veya sürekli yanlışlarına odaklanıyorsun. Diyelim ki arkadaş ortamında bir kelimeyi yanlış söyledin. Fakat arkadaşların bu durumu fark etmediler bile. Ama sen yine de içinden “bir sözcüğü bile doğru söyleyemiyorum, kendimi sürekli rezil ediyorum” gibi cümleler kuruyorsun kendine.
Peki sen hiç hata yapmayan bir insana denk geldin mi? Hayatında hiç, herhangi bir sözcüğü yanlış söyleyen bir insan olmadı mı? O insanlar bunu yaptığında belki sen buna takılmıyorsun ama sen yaptığında kendini sürekli yargılıyorsun. Bir nevi bu düşüncelerle işkence ediyorsun kendine. Bir süre sonra da aslında fark etmeden kendi alanını kısıtlamış oluyorsun.
Hata yapmamak için artık o arkadaş buluşmasına gitmiyorsun mesela, dışarı çıkmamayı tercih ediyorsun ve bundan utanıyorsun. Bu eleştirilerin yerine herkes gibi senin de hata yapabileceğini kabullenmen çok önemli. Veya bir şeyi yanlış yapmak sadece sana özgü bir durum değil. Bunu lütfen kendine tekrarla.
Utangaçlık durumu bir süre sonra hayatımızı o kadar baskılar ki, güçlü olduğumuz yönlerimizi dahi eleştirmemize, o yönlerimizi görmememize sebep olur. Mesela iyi bir basketbol oyuncusu olduğunu düşün. Kendine güveniyorsun, iyi işler yapıyorsun ve bir maça çıkacaksın. Orada çok fazla izleyici var ve sen kendine şunu söylüyorsun “eyvah, çok fazla kişi var, kesin kendimi rezil edeceğim, komik duruma düşeceğim”. Bunu kendine güvenen herhangi bir insana bir hafta boyunca söylesek o da biraz tedirgin olur zaten. Ama sen bu eleştiriyi kendine yıllarca o kadar çok yapıyorsun ki kendine güvendiğin hiçbir alanda var olamıyorsun. O güçlü yönlerini zamanla unutuyorsun.
Veya yeni bir şeyler öğrenmeyi çok seviyorsun diyelim. Bu senin güçlü bir yönün. Fakat bunu çok sevmene, çok istemene rağmen kendini o kadar çok eleştiriyorsun ki, yeni şeyler deneyimlemek senin için zorluğa dönüşüyor. En temelde kendine şunu yapıyorsun çünkü; “ben bunu başaramam, gülünç bir insanım, hep kendimi rezil ediyorum”. Bu yüzden kendine “ben hangi konularda iyiyim”, bunu sor ve cevabını bir kağıda yaz. Ama bunu düşünürken diğer insanlardan bağımsız şekilde düşün bunu lütfen. Ayrıca çevrende çok yakın olduğun bir insana güçlü yönlerini sor. Unuttuğun, zamanla uzaklaştığın bu becerilerini yeniden hatırla.
Gözlemlediğim kadarıyla bu aşamaları uygularken insanların yaptığı en büyük hata, bu dışa dönük davranışları hemen kazanmayı beklemesi. Değişimi biraz hızlı istiyoruz, burada kendimize çok da zaman tanımıyoruz. Ama en önemli noktalardan biri belki zaman. Kendi hayatında bir şeyleri değiştirmeyi başarmış birçok insanın en temel özelliği istikrarlı olmaları aslında. Dolayısıyla attığın her adımın olgunlaşmasını, zihninin bunu öğrenmesini bekle.
Mesela her attığın yeni bir adımda, zihnin şaşırıyor aslında. Topluluk önünde öğretmene soru sorarken, insanlara günaydın derken. Çünkü zihnin bunlara alışık değil ve yaşam kodlarının içinde bu yok. Dolayısıyla sen her yaptığın yeni dışa dönük bir davranışla zihnine bu kodları öğretiyorsun. Ve zihnin bunu şöyle işliyor: bak diğer insanlarla konuştuğumda bir sorun olmadı, rezil olmadım, gülünç duruma düşmedim. Bu zamanla aslında senin cesaretini artırırken bir yandan da özgüvenini besleyecek.
Dolayısıyla hayata karşı kurduğun o olumsuz düşünce kalıplarını zihnin yavaş yavaş elemeye başlayacak. Mesela bebekken emeklemeyi öğreniyoruz, sonra yürümeyi öğrenerek bunun daha işlevsel olduğuna karar veriyoruz. Yürümeye başladıktan sonra da emeklemeyi hayatımızdan çıkarıyoruz. Yeni bir davranışı zihnin öğrenmesi de buna benziyor: eski davranış ve düşüncelerini hayatından zamanla çıkaracaksın.
“Utangaçlık, insanın kendi içindeki zenginliği keşfetmesini engeller.” – Friedrich Nietzsche