“Her şey benim suçum, diğer insanlar kadar sevilmiyorum, zaten onların gözünde hiçbir değerim yok, ben bu dünyada ne işe yarıyorum ki, asla hiçbir şeyi yoluna koyamayacağım”. Bu cümleler kendine değer vermeyen, kendini değersiz hisseden insanların kurduğu yaygın cümleler. Eminim sen de bunları duymuşsundur. Belki de bizzat sen bu cümleleri hayatında kullanıyorsun. Hatta belki de uzunca süredir bu hisleri yaşıyorsun ve kendini hayattan fazlaca soyutladın.
Değersizlik duygusu hisseden birçok kişi kendini hayattan yavaş yavaş uzaklaştırmaya çalışır. Mesela arkadaşlarıyla görüşmek istemez, mutlu olan bir olaya karşı kendini uzak tutar, ailesiyle ilişkilerini daha sığ yaşamaya başlar. Eğer sen de bu anlattıklarım içerisinde kendinden bir parça bulduysan sana iyi bir haberim var: her şeyi düzeltebilirsin. Kendine ve hayata yüklediğin anlamlar, yaşamla pek uyuşmuyor. Ama bunun sebebi sen olmadığın gibi, hayatın kendisi de değil. Belki denk geldiğin, belki yaşadığın olaylar seni böyle hissetmeye sevk etti. Belki de üst üste birden çok travma yaşadın. Eğer öyleyse lütfen bu videoyu sonuna kadar izle, çünkü anlatacaklarım seni bir hayli ilgilendiriyor ve kendi kendine bu durumu aşmanda sana yardımcı olabilir.
Değersizlik duygusu, aslında kişinin kendini yaşama uygun bulmaması demek. Ne demek istiyorum? Herkesin kendine özgü özellikleri vardır değil mi? Bazılarımız iyi enstrüman çalarız, bazılarımız sporda daha başarılıyızdır, bazıları güzel yazı yazar mesela, bazılarıysa matematikte çok iyidir. Değersizlik duygusu yaşayan insanlar ise hiçbir konuda iyi olmadıklarını düşünür. Kendi becerilerine, yeteneklerine güvenmez. Hatta iyi yaptıkları şeyleri dahi küçük görür ve kendilerini yeteneksiz, hiçbir işe yaramayan biri olarak nitelendirir. Bu durum aynı zamanda da kendilerini diğer insanlarla kıyaslamaya da sebep olur. Tabii ki zaman geçtikçe de yaşamla bağını koparır. Hayatın o karanlık yanına doğru daha da yaklaşırken bulur kendini.
Peki değersizlik hissine karşı ne yapabiliriz? Bu durumu nasıl aşabiliriz? Sana bu konuda kendine uygulayabileceğin 6 maddeden bahsedeceğim.
Değersizlik duygusu özünde kişinin kendini bir şeylere layık görmemesi demek. Bunun altında sürekli öz-eleştiri yapmak yatıyor. Ama burada bahsettiğimiz öz-eleştiri, normal düzeyde bir eleştiriden ziyade bir öz-kıyım şeklinde ilerliyor. Örneğin bir arkadaşınla oturuyorsun ve elin masadaki kahve fincanına çarptı ve o kahve döküldü. Arkadaşın da sana bununla ilgili ufak da olsa güldü. Ama sen kendine şunu söylüyorsun “daha bir kahveyi bile içmeyi beceremiyorum, diğer insanlar benden her konuda daha iyi”. Aslında burada çok yakın arkadaşlar arasında ufak bir gülümseme durumu olabilirken değersizlik hisseden insanlar için bu durumlar bir öz-kıyım halini alıyor. Şimdi bunu seneler boyunca kendine yaptığını düşün. Nasıl hissedersin, nasıl bir psikolojide olursun? Değersizlik duygusunu ortaya çıkaran şey de bu öz-kıyım şeklinde büyüyen eleştiriler oluyor.
Bu eleştiri girdabından kurtulmanın yolu ise kendi kendine olan kavgaya bir son vermen. Peki bunu nasıl yapacağız? Hayatta çok sevdiğin birini düşün. Bu kişi en yakın arkadaşın olabilir, partnerin olabilir, aile fertlerinden biri olabilir. Bu kişiye karşı davranışlarını biraz gözden geçir. Bu kişiye davranışlarınla kendine karşı davranışın arasındaki farkları belirle. Mesela o sevdiğin kişi bir hata yaptığında ve kendini eleştirdiğinde, ona bu durumun normal olduğunu söylüyorsun belki. Fakat kendine bunu asla yapmıyorsun. Yani o kişiye şefkatle yaklaşıyorsun aslında. Fakat o şefkati kendine gösteremiyorsun. Neden, çünkü bu değersizlik duygusu senin eleştirilerini o denli büyük bir girdaba dönüştürmüş ki, bırak kendine şefkati kendini eleştirilerin de en ağır olanlarıyla karşı karşıya bırakıyorsun. Bu yüzden kendine de, o en sevdiğin kişiye karşı davrandığın tutumla yaklaşmalısın: daha şefkatli, daha kibar, daha yargısız. Bu davranışları fark et ve bir süre kendine de o şekilde davran, zaman geçtikçe göreceksin ki bu tutumun otomatikleşecek ve kendine karşı o eleştirel tutumun da azalacak.
Değersizlik hisseden, bu duyguyla yaşayan insanlar hayatta hiçbir şeyi iyi yapamadıklarını düşünür. İyi bir şey yapsalar dahi bunun tesadüf eseri olduğunu veya önemsiz ve takdiri hak etmeyen bir şey olduğunu söyler. Bu davranışı, bazen hata yaptığında sana kızan bir ebeveyninden, bazen de etrafındaki mükemmeliyetçi insanlardan edinmiş olabilirsin. Çünkü genellikle eleştiri altında büyüyen ve duygularını daha yoğun yaşayan insanlar bu tutumu takınıyor. Hayatta takdir yerine hep eleştiriye maruz kaldığı için kendini takdir etmeyi de aslında deneyimlemiyor. Çünkü bunu hiç görmemiş, takdir duygusunu tanımıyor. Peki bu takdir duygusunu nasıl alabiliriz? Kişinin kendini takdir etmesinin en basit yolu yaptığı her şey için kendini ödüllendirmesi. Yoğun geçen bir iş gününün sonunda kendine bir kahve ısmarla mesela. Veya kendine özenerek güzel bir sofra hazırla. Aynı zamanda gün içerisinde yaptığın işleri listeleyebilirsin. Bu aslında sana ne kadar çok şeyi gerçekleştirdiğini de gösterecek. Veya yaptığın bir şey yüzünden kendini eleştiriyorsun diyelim. Bu listeye bak ve gerçekten kendini ağır şekilde eleştirdiğin kadar kötü bir iş mi ortaya koymuşsun, kendi gözlerinle gör onu. Bunu sorgulamak için ayrıca etrafındaki insanların da görüşünü alabilirsin.
Aslında sandığın kadar bir şeyleri yetersiz miktarda yapmıyorsun. Değersizlik duygusu, özgüveni azaltan bir virüs gibidir. Git gide kişinin iyi olduğu alanlarda o kısmı sorgulamasına neden olur. Hatta geçmişte iyi olduğunu düşündüğün alanları dahi yok sayabilirsin bu hisle. Örneğin yıllarca profesyonel voleybol oynayan birisin diyelim, kendini artık o kadar da iyi oynamadığına inandırıyorsun. Bu örnekteki gibi iyi olduğun alanları da yavaş yavaş baltalamaya başlıyor bu duygu. Dolayısıyla değersizlik duygusuyla baş etmek için güçlü yönlerini fark etmen çok önemli. Bunu yapmak için bir “başarı günlüğü” tutabilirsin. Başarı günlüğü, güçlü yönlerini ve başarılarını ufak ufak not aldığın bir günlük olsun. Buraya her gün en az bir başarını yaz. Mesela “yoğun geçen bir iş gününü sorunsuz bitirdim”. Bu senin aslında yoğun tempoya ayak uydurabilme becerinin güçlü bir kanıtı. Veya bir proje hazırlıyorsun ve oradaki ekibi yönetiyorsun. Bu proje de istediğin gibi zamanında tamamlandı. Bu bir başarıdır ve senin zamanı etkili bir şekilde kullandığını kanıtlar, ekiple birlikte uyum içinde çalışabildiğini kanıtlar. Çünkü birçok olumsuz durum yaşanabilirdi. Bu da sizin aslında yetenekli ve sorumluluk sahibi biri olduğunuzu gösterir.
Bu verdiğim örneklerdeki çıkarımlar gibi aslında en küçük detayı dahi başarı günlüğüne not al. Değersizlik duygusunu yoğun hissettiğin zamanlarda ise bu defter, aslında senin neden değersiz hissetmemen gerektiğiyle ilgili sana nesnel kanıtlar sunar.
Değersizlik duygusu yaşayan insanların hayattan, yaşamaktan, bir şeyleri değiştirebilmekten umudu kesiliyor. Umutsuzluğa kapılıyorlar yani. Bu yüzden değişimin nesnel karşılığını görmek bu noktada umutsuzluğu yıkmak için çok önemli oluyor. Mesela bir girişimcisin ve yeni bir iş kurmak istiyorsun ama o işe girmekten korkuyorsun ve hiçbir adım atamıyorsun. Gün geçtikçe bu adımı atmaya dair özgüvenin de düşüyor. Bu noktada senden önce o yolda ilerlemiş, gerekli adımları atmış ve istediğin noktaya ulaşmış diğer insanların hayatlarını oku. Bu başarıyı nesnel olarak görmek, senin de aslında bunu başarabileceğine dair güvenini artıracak ve daha kolay harekete geçebileceksin belki. Böylelikle içinde hissettiğin o değersizlik duygusunu da günden güne silecek aslında.
Bir önceki maddelerin hepsi kendine yatırım yaparak değersizliği yok eden uygulamalardı. Başkası için bir şey yapmak ise dolaylı olarak benlik saygını artırarak öteki insanlarla ilişkini ve iletişimini geliştirmeye, hayatı yakalamaya yardımcı olan bir uygulama. Peki bu değersizlik için nasıl bir çözüm sunuyor bize? En başta başkası için bir şeyler yapabilmek, bizde olumlu duyguları uyandırıyor. Çünkü başka birinin hayatına olumlu bir dokunuşta bulunuyoruz. Belki bizim için küçük bir adım olabilir bu fakat karşı tarafın ihtiyacına merhem olacak bir şey ise onun hayatında birçok şeyi değiştirebilir. Bu durum da kendimize bir şeyleri değiştirebileceğimizi kanıtlamanın bir diğer yolu aslında.
Hani gün içerisinde hep düşünürüz ya “hayatta şuna da sahip olmalıyım”, “bunu da almalıyım”, “şuraya da mutlaka gitmeliyim” .. Gün içinde kurduğumuz bu meli-malı’lı cümleler aslında çok istediğimiz, hayal ettiğimiz şeylerden oluşuyor. Bazen ise ulaşılması çok zor amaçları barındırıyor içerisinde. Öyle kaptırıyoruz ki kendimizi buna, bulunduğumuz yerle hayal ettiğimiz nokta arasında uçurumlar oluyor. Sonra ne oluyor peki? O noktaya ulaşamadığımızda bu sefer kendimize kızıyoruz, kendimizi yetersiz görüyoruz, hiçbir şeyi yapamayan-hayallerine ulaşamayan bir insan olarak tanımlıyoruz kendimizi. Dolayısıyla git gide kendi değer duygumuzu da kaybediyoruz. Bu yüzden gereklilik cümlelerinden uzak durman, en aza indirmen, ilerlemekte olduğun bu yaşam yolculuğunda kendine daha esnek davranmanı sağlayacaktır.
Unutma bir şeylerin değişmesi sadece sana bağlı. Sen kendin için bir şeyleri değiştirmek istiyorsan, ilk adımı kendin atmalısın. Bunun sorumluluğunu üstlenmeye başladığında, oturduğun yerden kalktığında aslında en büyük adımı da atmış olacaksın. Bu yolculuk seni korkutmasın, vazgeçirmesin. Ve en önemlisi, yaşadığın olumsuz duyguların seni vazgeçirmesine asla izin verme!