Zor İnsanlar ile Nasıl Başa Çıkılır bu yazıda bunu konuşacağız.
Eminim hayatında şöyle bir insan vardır:
Ne yaparsan yap, asla yaranamadığın…
Sürekli bir eksik bulan, bir açık yakalayan…
Sanki sen hata yapasın diye bekleyen, yapınca da üstüne basa basa söylemekten keyif alan biri.
Dünyadaki en zor şeylerden birisi, böyle insanlarla yaşamak.
Çünkü bir yandan kavga etmek istemezsin, ama diğer yandan da sessiz kalmak seni daha da sinirlendirir. Bu öfke de seni yorar: Kendine güvenin azalır, iç huzurun bozulur, enerjin gider. Ve bu insanla iletişimi de kesemiyor olabilirsin; çünkü bir yandan mecburi bir ilişkin olabili. Yani belki görüşmek zorunda olduğun bir çalışma arkadaşın, belki sınıfında birisi, belki bir akraban. Dolayısıyla aradaki o iletişimi de sürdürmeye mecbursundur, ama seni günden güne de yoruyordur.
Bakıldığında aslında tamamen bir sarmal gibi değil mi? Yani hem konuşmak istemiyorsun, hem de her konuştuğunda seni dibe çekiyor. E zorunlu bir ilişkin olmasa görüşmezsin, ama onu da yapamıyorsun.
Peki bu tarz zor insanların bizi dibe çekmesini engellemek için, onlarla daha iyi baş etmek için-ilişkimizi bir şekilde yönetebilmek için ne yapabiliriz biraz bunu konuşalım.
En başta şunun altınızı çiziyorum, hayatındaki o zor insanı asla değiştiremeyeceksin. Birazdan anlatacaklarım da o insanı değiştirmek üzerine olmayacak zaten.
Öncelikle zor insanlarla olan ilişkimizi sağlıklı sürdürmemizin en önemli kısmı saldırıyı kavgaya dönüştürmeden durdurmak. Bu tarz insanlar ne yaparlar biliyor musun? Aslında senin duygularını değil, kendi içlerindeki gerginliği konuşurlar. “Yine yanlış yapmışsın, şaşırmadım zaten / Sen zaten hep böyle davranıyorsun / Bu kadarcık şeyi beceremedin mi?”
Bu noktada doğal olarak ilk refleksimiz savunmaya geçmek olur. Ama işte o zaman bu onların işine gelir çünkü tartışma büyüdükçe güç kazanırlar. Bunun yerine onun bu saldırgan tutumunu durdurmanız gerekiyor. Mesela “bu tonda konuştuğunda söylediğin şeye odaklanmam zor oluyor. Ne demek istediğini sakin bir şekilde tekrar eder misin” diyebilirsiniz. Bu cümle üç şeyi aynı anda yapar:
İkinci olarak zor insanlar, genelleme yapmayı çok severler. Bu da seni suçluluk hissine iter. Mesela sıklıkla “Sen zaten her zaman böyle yapıyorsun / Hep hata yapıyorsun / Zaten senden düzgün bir şey bekleyemiyorum” gibi cümleleri duyarsınız. Bu noktada, onun söylediği bu genelleme cümlelerini somutlaştırmasını isteyin. “Şu an hangi durumdan bahsettiğini netleştirebilir misin? ‘Hep’ dediğinde hangi örneği kastediyorsun?” Mesela bu şekilde sorun ona. Bunu yapmak, onun belirsiz suçlamasını ortadan kaldırır ve daha gerçekçi bir zemin oluşur. Ayrıca karşı taraf, bu genellemeleri somut örneklerle destekleyemedikçe, göreceksin ki bu suçlama yöntemini kullanmakta zorlanacak ve söylemlerini daha ölçülü hale getirmek zorunda kalacaktır. Bu, bir nevi, onu kendi oyununda yenmektir.
Üçüncü bir strateji olarak, kendi duygusal tepkilerini yönetmeyi öğrenmekten bahsedebiliriz. Bu insanların amacı, senin düğmelerine basmaktır. Eğer tepki verdiğini görürlerse, bunu bir zafer olarak algılarlar. O yüzden, derin bir nefes almak ve tepki vermeden önce birkaç saniye durmak, öfkenin seni ele geçirmesini engelleyebilir. Bu küçük duraklama, olayları kişiselleştirmenden uzaklaştırır ve seni daha rasyonel bir zemine çeker.
Ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum, sosyal medyada şöyle bir şey görmüştüm: hayır demek aslında kurduğunuz en uzun cümledir diye bir cümleydi. Bu çok güzel bir özet, özellikle de Zor İnsanlar ile baş etmenin en güçlü yolu sınır koymaktır. Bazen sakin, kısa, net bir cümle yeter. Mesela bu Zor İnsanlar seni aşağı çekmek için şu cümleleri çok kullanırlar: sen hiçbir şey anlamıyorsun-sende iş yok, senin düşüncelerin çok saçma. Bu tarz söylemlere çok net bir sınır cümlesi söyleyeceğim sana: benimle bu şekilde konuştuğun taktirde seninle konuşmaya devam etmeyeceğim. Oldukça net. Hem konuyu büyütmemiş oluruz, hem de konuyla ilgili bir çerçeve çizmiş oluruz.
Yine çok önemli bir noktanın daha altını çizmek istiyorum. Bazı Zor İnsanlar ile mecburi bir ilişkin vardır, tabii ki de bu ilişkiyi koparamazsın. Ama o insanlarla duygusal yakınlığını azaltabilirsin. Onların söylediklerini kişisel bir saldırı olarak değil, “kendi duygusal yükleri” olarak görmeye başlayabilirsin. Bunun için de mesela, o senin sinirini bozacak bir şey söylediğinde şunu aklına getirmen gerekiyor “bu kişi bana değil, kendi içindeki eksikliğe karşı böyle davranıyor”. Bu bakış bile seni çok rahatlatır çünkü duruma böyle baktığında onun her söylediğini üstüne alınmazsın, kendini savunma ihtiyacın azalır, ona tepki verirken de kendi kontrolünü kaybetmemiş olursun. Aslında duygusal mesafe bir iletişim becerisidir. Ve bazen çözüm “daha iyi konuşmak” değil de,
“daha az içerlemek”tir. Zor insanlara böyle bakmak, onları öyle konumlandırmak da size huzur kazandırır. Özellikle insanları hayatımızda doğru yere konumlandırmakla ilgili detaylı bir video çekmiştim, isterse oraya da göz atabilirsin.
Bazen karşımızdaki kişi değişmez, evet…
Ama sınır koymanın, tonu yönetmenin, duygunu ifade etmenin ve meseleyi somutlaştırmanın gücü seni korur.
En önemlisi de şu:
Karşında ‘sağlıklı’ birisi yok. Karşında, kendi yaralarını senin üzerinde tamir etmeye çalışan biri var. Bu durum, onların davranışını haklı çıkarmaz ama senin “neden bu böyle oluyor?” soruna bir açıklama getirir.
Ve bu, çevrendeki o zor insana katlanmak zorunda olduğun anlamına gelmez;
sadece artık onun seni nasıl etkilediğini yönetebilirsin.
Bu da en büyük güçtür.
Ayrıca bu konuda hala zorluk yaşarsan, bir online psikolog ile görüşmeyi unutmayın.