Kıskançlık nasıl yenilir, bu birçok insanın sorduğu bir soru. Eminim kıskançlık deyince herkesin aklına farklı farklı anılar geliyordur. Çünkü herkes bir noktada bununla karşılaşmıştır. Bir ilişki başlıyor, sağlıklı bir şekilde de ilerliyor, fakat zaman geçtikçe görüyoruz ki aslında karşımızdaki insan tarafından sürekli yaptıklarımızla ilgili sorgulanıyoruz. Alanımız kısıtlanıyor, dışarı çıkıyorsun mesela sürekli bir mesaj seline maruz kalıyorsun; ne yapıyorsun, yanında kim var, neden gittin.
Veya iş arkadaşlarınla yemeğe çıkmışsın şöyle bir mesaj alıyorsun partnerinden “ne zaman döneceksin, çok fazla kalma orada”! Düşünsenize sürekli bir şeyler için açıklama yapıyorsunuz, e bu da o sağlıklı bir şekilde başlayan ilişkinin bir süre sonra bozulmasına sebep olabiliyor. Hatta bir ilişkinin bozulması biraz masum bir söylem bile olabilir, belki de tam olarak hayatını zindana çeviriyor bu durum. Çünkü bu soruların hepsinde aslında alt metinde şu mesaj var; sana güvenmiyorum. Bu yüzden seni sürekli kontrol etme gereği duyuyorum. Dolayısıyla hem kıskançlık sergileyen insan için, hem de kıskanılan insan için bir tür karanlık çağ başlıyor.
Belki de bu kıskançlık duygusunu bizzat sen yaşıyorsun ve bu duygudan kurtulmak istiyorsun. Kıskançlık nasıl yenilir?
O halde önce bu duyguyu iyi tanımalısın. Şöyle ki, kıskançlık duygusuyla birlikte değer verdiğin bir insana karşı gereğinden fazla bir sahip olma dürtüsü yükleniyor sana, bununla birlikte de her şeyi bir tehdit olarak algılıyorsun ve sevdiğin insanla ilgili sürekli kaygılanıyorsun. Dolayısıyla da sen diğer her şeyi, herkesi o insandan uzak tutmaya çalışarak amansız bir mücadeleye giriyorsun. Bu mücadele hem seni yoruyor, hem de karşındaki insanı boğmaya başlıyor. Partnerin mesela ilişkide nefes alamıyor, kendini özgür hissedemiyor ve sanki kendini baskı altında hissediyor. Ama sen kıskançlık duygusuyla hareket ederken bunu fark edemiyorsun.
Öncelikle burada şunu bilmen çok önemli: ilişkiniz, sen bir şeyleri kontrol ettiğin için veya onun alanlarını kısıtladığın için devam etmiyor, karşılıklı olarak aranızda sevgi bağı olduğu için devam ediyor. Bunu unutmamak, ara ara hatırlamak çok önemli. Çünkü kıskanç insanlar sanki bu kontrol etme davranışlarını yapmazsa ilişkilerinin biteceğine dair bir düşünceye sahip oluyor. Daha sonra bu düşünce bir kartopuna dönüşüp çoğalıyor. Kendi içlerinde sürekli senaryolar üretmeye başlıyorlar.
Nasıl mesela? Yolda yürürken kız arkadaşın bir yere baktı diyelim, sen de ona “nereye bakıyorsun, orada ne var, niye önüne bakmıyorsun” gibi bir sorular yöneltiyorsun. Veya partnerinle dışarı çıkmak istiyorsun ama sana çok yorgun olduğunu söylüyor. Sen de zihninde sevilmediğinle, onun tarafından önemsenmediğinle ilgili senaryolar üretiyorsun. Neden bu senaryoları üretiyorsun, çünkü içinde şefkate ve sevgiye ihtiyaç duyan yaralı bir çocuk var. Bu çocuk, o sevgi bağını hissetmek istiyor, bu yüzden de karşısındaki insana sürekli “burada benimle birlikte misin, hala algıların bende mi, benim buna ihtiyacım var” diye sesleniyorsun aslında. Yani karşı taraftan bu onayı görmek istiyorsun. O onayı alamadığında da, partnerinin bu yaptığını potansiyel bir tehdit olarak görüp zihninde şunu düşünüyorsun “ilgisi bende değil, demek ki başka insanlar da onun ilgisini çekebiliyor”. Halbuki belki de hiç öyle bir şey yok ama kıskançlık duygusu sende böyle bir çıkarıma sebep oluyor. Bu senaryolar bir süre sonra daha da artıyor; iş artık şu noktaya geliyor “benim mesajlarıma geç yanıt veriyor, demek ki başka biriyle konuşuyor, ilgisi bende değil”.
Peki bu kıskançlık duygusu nasıl geçer? Aslında kıskançlık yaşayan insanlar genellikle bunu bir zayıflık olarak gördüklerinden dolayı genellikle “ben sana değil, insanlara güvenmiyorum” gibi cümleler kurarlar. Dolayısıyla da düşüncelerini karşı tarafa açmazlar, hatta kendilerine dahi itiraf etmezler. İşte bu durumun kilit noktası da burası aslında: yani açık şekilde düşüncelerini dile getirmen gerekiyor. Mesela partnerin alışverişe gidiyor diyelim, sen de bu durumla ilgili içinde bir kıskançlık yaşamaya başladın. Çünkü aklından partnerini kaybedeceğinle ilgili düşünceler geçiyor. Ama bunun çözüm yolu aslında onu yönlendirmek değil. Yapman gereken şey ona bu kaygılarını açıkça söylemen. Mesela “sen alışverişe gittiğinde benim aklıma seni kaybedeceğim korkusu geliyor” gibi bir cümle kurabilirsin ona. Veya partnerinin sosyal medya kullanmasından rahatsız oluyorsun diyelim. Bundan dolayı da onun sürekli tartışıyorsun. Bunu yapmak yerine rahatsızlığını ona açık şekilde söyle. Sen bunu yapmadığında hem bu duygu bir şekilde çığ gibi büyüyecek, hem de ilişkiniz zarar görmeye devam edecek.
Bir diğer taraftan bu duygunun hemen geçmesini beklemek yerine kademeli olarak bu duygudan kurtulmaya çalışmalısın. Çünkü kıskançlık çok güçlü bir duygudur ve hayatının her noktasına temas edebilir. Bu yüzden kıskançlık nasıl yenilir konusunu, bir anda yıkmak gibi bir şeyden bahsetmek doğru olmaz. Bunun yerine yavaşça bu alanları genişletebilirsin. Mesela partnerinle ilgili kıskançlık yaşadığın noktaları derecelendirip, en az kaygılandığın o alanla ilgili kalkanlarını indirerek tepkisiz kalmaya çalış. Bakalım ne oluyor, senin zihnindeki o “bırakıp gidecek, algısı başka yöne kayacak” senaryosu gerçekleşiyor mu? Ardından biraz daha seni kaygılandıran bir alanda bunu test et. Bunu düzenli şekilde yaptığında partnerine olan güvenin kendini zamanla kanıtlayacak. Bunu da tek başına değil, yine partnerinle belirle. Onunla birlikte bu rotayı belirlemek, onun da sana yardımcı olmasıyla daha sağlıklı bir zemin kazanır. Çünkü bir ilişki iki kişiliktir ve eğer orada bir sorun varsa bu ikinizin de sorunudur.
Bu kıskançlığı önceki ilişkilerde edindiğin bir olumsuz deneyimden dolayı da yaşıyor olabilirsin. Önceki partnerin belki seni aldattı-senin güvenini kırdı ve bu da senin öz-güvenini zedeledi. Sen de aynı travmayı yaşamamak için şu anki ilişkinde-karşındaki insanı kısıtlama yoluna gidiyorsun. Ama burada şöyle belli bir fark var; şu an karşında olan kişi o değil-farklı bir insan. Ve sen geçmişte seni yaralayan o insanın yüklerini, şu ankini ilişkine taşıyorsun ve bu konuyla hiç alakası olmamasına rağmen partnerini baskı altına alıyorsun. Belki şunu da diyebilirsin; bu insanın da beni yaralamayacağını bilemem. Bu noktada sana katılıyorum ama eğer gitmek isteseydi, farklı bir insanla ilişki yaşamak isteseydi zaten bunu yapardı. Ama o kalmayı tercih ediyor demek ki sevgisine ve sana güveniyor. Dolayısıyla geçmişteki yaralarını o insanın üzerinden işlevsiz şekilde onarmaya çalışma. Bu, senin şuanda sahip olduğun o değerli ilişkine de zarar verecek.
Kıskançlığın ortaya çıkmasında en güçlü etkenlerden biri de düşük öz-güven aslında. Neden, çünkü partnerinin sürekli senden gidebileceğini düşünüyorsun. Sanki sende, diğer insanlara nazaran eksik olan bir şeyler var bu da partnerinin başka insanları seçmesine sebep olacak. Aslında hiç kimse harika bir insan değildir, herkesin zayıflıkları vardır. Ama partnerin de seni eksi-artı yönlerinle seviyor zaten. Fakat sen bu zayıf yönlerinin, onun seni terk etmesine sebep olacağını düşünüyorsun. Peki bu öz-güven eksikliğinin temelinde ne var; kendini sürekli diğer insanlarla kıyaslama durumu. Zihninde diğer insanlarla kendini sürekli yan yana koyarak eksik yönlerine odaklanıyorsun. Bu da senin kendine olan güvenini zedeliyor. Bu özgüvensizlik hali de bir çırpınışa dönüyor; eğer kontrol bende olursa bu ilişki noktalanmaz düşüncesiyle hareket ediyorsun. Bunun yerine öncelikle kendi öz-güvenini artırmalısın. Mesela partnerin diğer insanlarla iletişim kurduğunda bu, onun karşı taraftan büyüleneceği anlamına gelmiyor veya onu seveceği anlamını taşımıyor. Zaten seni seviyor ki seninle beraber, eksikliklerinle-zayıflıklarınla senin yanında. Özgüveni artırmakla ilgili daha önce bir video çekmiştim, orada biraz daha detaylı şekilde bu durumu açıkladım, bu noktada istersen o videoya bir göz atabilirsin.
Son olarak söylemek istediğim birkaç şey var. Sağlıklı bir ilişki asla kontrol gerektirmez. Baskın olmak da o ilişkinin devamlılığını korumayacak. Bunların aksine sağlıklı bir ilişkide olması gereken şey bir dengedir. Bu dengenin içinde saygı vardır, uzlaşma vardır, güven vardır. Bunların olmadığı yerlerde de kıskançlık duygusu ortaya çıkar. Bu duygu da insanı takıntılı hale getirir, günden güne insanın içini kemirir. O yüzden utangaç yanını iyi tanıman, ona bu anlattıklarım çerçevesinden bakman senin için daha sağlıklı bir bakış açısı sunacaktır.
“Utangaçlık, ruhun kendini koruma mekanizmasıdır. Onu aşmak, içsel gücümüzü keşfetmek demektir.” – Carl Jung