İyi hissetmek mi? Eğer şu anda bu satırları okuyorsan, muhtemelen hayat sana biraz ağır geliyor. Yoğun iş temposu, özel hayatındaki zorluklar ya da belki de sadece her şeyin üst üste gelmiş olması… Bu hisler tanıdık geliyor değil mi? Son yıllarda, dünyanın hızına yetişmeye çalışırken hepimiz zaman zaman bunalmış hissediyoruz.
İşte tam da bu yüzden bu yazıyı senin için hazırladım. Çünkü ne kadar karışık olursa olsun, yeniden iyi hissetmek mümkün. Aşağıda paylaştığım yöntemler, benim de sık sık uyguladığım ve gerçekten faydasını gördüğüm adımlar. Haydi birlikte bakalım..
Günümüzde o kadar çok şeyle meşgulüz ki… Sürekli bir yerlere yetişiyoruz, bazen sosyal medyada kayboluyoruz, insanlarla iletişim halindeyiz ama aslında kendimizle olan bağımızı kaybediyoruz. Yani dışarıdaki gürültü o kadar yoğun ki, içimizdeki sesi duyamıyoruz.
Mesela şunu düşün: Sabah işe giderken yolda yürüyorsun. İçinde bir sıkıntı var ama etraftaki trafik, insanların konuşmaları, telefonundan gelen bildirimler… Tüm bunlar, o sıkıntıyı bastırıyor. Yani sanki “meşgul olmak”, kötü hissetmemek için bir kaçış yolu haline geliyor. Ama aslında tam da o anda durup kendine “Şuan ben nasılım, nasıl hissediyorum?” diye sorman gerekiyor. Peki neden iyi hissetmek için bunu yapman gerekiyor?
Çünkü duygularını görmezden geldiğin her an, aslında kendine biraz yabancılaşıyorsun. Enerjin düşükse, canın hiçbir şey yapmak istemiyorsa ya da nedensiz bir hüzün hissediyorsan, bunun mutlaka bir sebebi var. Belki yorgunsun, belki bir şeyler seni üzüyor ama henüz farkında değilsin. İşte bu yüzden kendinle daha fazla iletişimde olman gerekiyor.
Bazen tek ihtiyacınız olan şey, içimizi dökmek oluyor. Mesela bir derdin olduğunda seni dinleyen, iyi anlayan bir arkadaşına kendini anlat. Kötü hissediyor olabilirsin, enerjisiz hissediyor olabilirsin veya içinden hiçbir şey yapmak gelmiyor olabilir. Ama o an sana iyi gelecek şey bunların farkında olmak ve anlatabilmek. Bu bile tek başına sana çok iyi gelecek.
“Bugün kendimi çok kötü hissediyorum” demek bile başlangıç için yeterli. Neden mi? Çünkü duygularını dile getirdiğinde, onları somutlaştırmış olursun. Ve artık o duygular sadece içinde bir “ağırlık” değil, anlaşılmış bir duygu haline gelir.
Bundan dolayı sadece anlatmanın bile çok büyük bir iyi hissettirme gücü vardır ve bu senin kendini daha hafif hissetmeni sağlar.
Kötü hisseden birçok insan yaşadığı duyguyu anlatmakta çok fazla zorlanır. Bunun için herhangi bilimsel bir terim kullanmana da gerek yok. İçinden geldiği gibi anlat her şeyi. Ardından zaten o duyguyu anlamaya da başlayacaksın. Ve şunu asla unutma: üzgün, kızgın ya da endişeli olmak insana dair duygular. Bunları hissetmek seni zayıf ya da eksik yapmaz. Aksine, bu duyguları fark et, kabul et ve onlarla yüzleş. Bu seni daha güçlü kılacak.
Eminim her kötü hissettiğinde hayatında büyük kararlar almayı düşünüyorsundur. Belki işini değiştirmeyi, belki de büyük bir şehirden bir Akdeniz kasabasına taşınmayı. Ama bunları düşünürken de hepimiz şu noktayı atlıyoruz; eğer bakış açımızı değiştiremezsek nereye gidersek gidelim aynı sorunları orada da yaşayacağız.
Seanslarda danışanlarımdan da sıklıkla şu cümleyi duyuyorum “aslında küçük bir yere taşınırsam her şey düzelir”. Kulağa gerçekten çok güzel geliyor ama keşke öyle olsaydı, keşke bu tür kararlarla hayatımızdaki tüm sorunları çözebilseydik. Gerçek şu ki, aslında daha iyi hissetmek için büyük adımlara gerek yok, küçük değişiklikler de hayatında aynı derece etkili olabilir.
Mesela bunun için en basit yerden başla: gün içinde yaptığın tekdüze şeyleri değiştir, sabah uyandığında ilk olarak telefonuna bakma. Oradaki bilgi seline maruz kalmayı bırak. Bu eminim sana çok küçük bir adım gibi görünüyordur ama bu basit değişiklik bile senin tüm gününü pozitif geçirmeyi sağlayabilir.
Veya gün içinde çok sevdiğin bir diziyi izlemek için kendine birazcık da olsa vakit ayır. Sevdiğin insanlarla konuşmak için molalar ver. Bu tür küçük değişiklikler, sana aslında büyük değişiklikler yapmadan da hayatta mutlu olabileceğini gösterecek. Sana iyi gelen bir şeyler bul, bunu hayatına ufak ufak dahil et ve ilk olarak 7 gün boyunca uygula.
Peki neden bu tarz küçük rutinler bizim için bu kadar önemli? Çünkü beyin, bir şeye alıştığında ve kendini yenilemediğinde sürekli sıkışmış hisseder. Örneğin, her günün aynı şekilde geçtiğini düşünelim. Her gün aynı yemekleri yediğinde, bir süre sonra onlardan aldığın zevk azalır, değil mi? Farklı lezzetler denemek istersin. Beynin mutluluk hormonu salgılama sistemi de benzer şekilde çalışır. Sürekli aynı şeyleri yapmak, beynini monotonluğa iter ve bu da motivasyonunu düşürür.
Ama diğer yandan da hayatına giren o küçük rutinler, hayatına bir düzen ve istikrar katar. Bu rutinlerin yanına küçük değişiklikler eklediğinde ise beynin yenilenir ve kendini daha iyi hissedersin. Dolayısıyla, bu tarz değişik rutinleri dengeli bir şekilde hayatına dahil ettiğinizde, hem istikrar hem de yenilik duygusunu bir arada yaşayabilirsin.
Zihnimiz ve bedenimiz birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Birinde sorun yaşarsak diğeri de bundan hızlıca etkilenir. Örneğin, stresli bir günün ardından baş ağrısı çektiğin oldu mu, ya da çok üzüldüğün bir günde mesela fiziksel olarak da yorgun hissettiğin? İşte bu, zihin ve beden arasındaki güçlü bağın en net kanıtı.
Dolayısıyla fiziksel sağlığını korumak aynı zamanda zihinsel sağlığını da güçlendirir. Mesela pandemi sürecini hatırla. O dönemde hayatımızda çok az hareket vardı. Enerjimizi atacak alanımız yoktu ve sürekli evdeydik. Ama buna rağmen de çoğumuzun enerjisi tükenmişti. Ama en basit haliyle hareket etmediğimizde hepimizin çok daha enerjik olması gerekiyordu.
Peki neden o zaman hepimiz çok fazla yorgun hissediyorduk? Çünkü zihinsel olarak gerçekten zorlu bir süreçten geçiyorduk. Ama bu süreçte düzenli spor yapan insanlar, zihinsel sağlıklarını daha iyi koruduklarını söylüyorlardı. Bu da bize şunu gösteriyor: Fiziksel hareket, zihinsel iyilik halimizi de destekler.
Bu iki sütun, yani zihin ve beden, senin daha iyi hissetmeni sağlayacak ayrılmaz bir bütün, ama bu dengeyi günlük hayatımızda nasıl koruyabiliriz? Fiziksel sağlığını korumak için en basit haliyle 20 dakikalık hafif egzersizler planla kendine. Peki bu hayatına nasıl etki edecek? En başka stresinin azaldığını göreceksin. Uykularının daha düzenli ve kaliteni olduğunu fark edeceksin.
Bu noktada şunu da söyleyebilirsin; “Ama ben zaten işe gidip gelirken sürekli hareket halindeyim. İş yerinde de çok fazla ayakta duruyorum!”. Ama benim burada vurguladığım hareket, mecburi bir yerde olmadığın, amaçlı bir hareketten bağımsız ve bir şey düşünmek zorunda olmadığın bir hareket. Bunu yaptığında göreceksin ki yorgunluğu bir kenara bırak, kendini hem ruhsal hem de bedensel olarak daha da dinç hissedeceksin. Unutma sadece 20 dakika.
Günlük hayatta iyi hissetmemizin önüne geçen bir diğer şey de her gün var olan yaşam temposu. Hayatın temposu bazen bizi o kadar çok tüketiyor ki, zihnimiz bir süre sonra neredeyse hiçbir şeyi algılayamaz hale geliyor. Özellikle de evden çalışmakla birlikte, zihinsel yorgunluk daha da arttı.
Sürekli mental olarak bir şeylere yetişmeye çalışırken, kendimize zaman ayırmayı unutuyoruz. Peki, bu koşturma içinde zihnimizi dinlendirmezsek ne olur? Cevap basit: Hayattan uzaklaşmaya başlarız. Çünkü hayatın her alanında bir denge olması gerekiyor. Eğer zihinsel bir yorgunluk yaşıyorsan, bu dengenin bozulduğunu söyleyebilirim. Ve bu durumda kendini iyi hissetmek de neredeyse imkansız hale gelir.
Peki, bu yorgunluğu nasıl hafifletebilirsin? Zihnini dinlendirmek için sana basit ama etkili bir teknikten bahseceğim: Pomodoro Tekniği. Bu teknik, 25 dakika boyunca yoğun bir şekilde çalıştıktan sonra 5 dakika kısa bir ara vermen üzerine kurulu. Bu döngüyü 4 kez tekrarladıktan sonra, daha uzun bir mola veriyorsun. İlk başta çok basit gibi görünse de, bu teknik son derece yararlı. Ayrıca çok uzun dakikalar çalışmadığın için hem zihnini dinlendiriyorsun, aynı zamanda da odaklanma becerini artırabiliyorsun. Çünkü zihin, kısa molalarla kendini sürekli yeniliyor. Bu da daha verimli çalışmana sebep oluyor.
Zihnini dinlendirmek, sadece günlük enerjini artırmakla kalmaz, aynı zamanda kendini yenilemen için de harika bir yöntemdir. Örneğin, bunaldığın anlarda 5 dakikalık bir yürüyüş yapmak ya da bir arkadaşınla kısa bir sohbet etmek bile sana iyi gelebilir. Bu küçük molalar, zihnini ve bedenini rahatlatır, stresini azaltır ve yenilenmiş hissetmeni sağlar.
Sana hayatındaki olumsuzları say desem ne dersin? “es ver” Eminim ki şimdiden aklına birçok şey gelmiştir. Peki olumlu olan şeyleri say desem ne dersin?
Günlük hayatta aslında olumsuzluklara o kadar çok odaklanıyoruz ki hayatımızda yolunda giden şeyleri göremiyoruz ve iyi hissetmek bir yana daha da dibe çekiliyoruz. Bu da sürekli bizi kötü hissettiriyor, enerjimizi dibe çekiyor. Bu yüzden hayatımızda yolunda giden şeyleri ara ara kendimize hatırlatmak çok önemli. Bu bize her zaman iyi hissettirir. Bunun da en iyi yolu aslında şükran pratiği yapmak.
Şükran pratiği, hayatına pozitif bir pencereden bakmanı sağlayacak güçlü bir egzersiz. Bunu yapmanın en basit yolu, her gün hayatında yolunda giden en az üç şeyi bir kağıda yazmaktır. Örneğin, sağlıklı olmak, sıcak bir kahve içmek, sevdiğin birinden güzel bir mesaj almak gibi küçük ama değerli detaylar. Hayatındaki bu küçük olumlulara odaklandığında, kendini daha hafif ve mutlu hissetmeye başlayacaksın. Çünkü şükran duymak, zihnini olumluya yönlendirir ve içinde bulunduğun anın değerini fark etmeni sağlar.
Ayrıca, hayatında çok değer verdiğin ama belki de son zamanlarda ihmal ettiğin birini veya bir hobini düşün. Belki ona zaman ayırmayı deneyebilirsin. Bu uzun zamandır görüşmediğin bir arkadaşın, sevdiğin bir hobin ya da sana iyi hissettiren başka bir şey olabilir. Bu, hayatının anlamını tekrar hatırlamana yardımcı olacak güçlü bir pratiktir.
Daha iyi hissetmek, bir gecede gerçekleşen bir şey değil; bu bir yolculuk. Bu yolculukta, kendine nazik olmayı ve küçük adımların gücünü hatırlamayı unutma.
Bugün bahsettiğim yöntemlerden birini seçerek başla. Hangi adımı atarsanız atın, unutmayın: Kendini daha iyi hissetmek için yaptığın her şey, senin için büyük bir kazanım.