Blog Ayrıntıları

Uzak Mesafe İlişkisi Nasıl Yürütülür? 3 Altın Kural!

Uzak Mesafe İlişkisi gerçekten yürür mü?

Bu sağlıklı bir ilişki mi?

Uzak mesafe ilişkisi içinde nelere dikkat etmeliyim?

Neleri yanlış yapıyorum, neleri doğru yapabilirim?

Aslında bu videoda bu soruların hepsine yanıt vermeye çalışacağım. Çünkü Uzak Mesafe İlişkisi ile ilgili genel bir önyargı var. Yani birçok insan Uzak Mesafe İlişkisi yaşamanın aslında uzun süre devam etmeyeceğini düşünüyor. Tabi gördüğümüz örneklerin de bir çoğu aslında bu şekilde. Ama bazları da Uzak Mesafe İlişkisi ve bunun zorluklarını oldukça yolunda götürüyor. Peki bu insanlar neyi farklı yapıyor veya Uzak Mesafe İlişkileri nasıl daha sağlıklı yaşanabilir?

Uzak mesafe ilişkisinde bazı önemli noktalar var. Ve bu noktalara dikkat edilmediğinde özellikle yan yanayken harika olan bir ilişki, uzaktan iletişime döndüğünde biraz daha bozulabiliyor.

1-Uzak Mesafe İlişkisi İçinde Zihnindeki Senaryoları Mutlaka Sorgula

Uzak mesafe ilişkilerinde en zorlayıcı şeylerden biri, karşındakine ulaşamadığın ya da mesajına hemen cevap alamadığın anlarda zihninde beliren senaryolardır. Özellikle o an kendini yalnız hissettiğinde, bu sessizlik içinde bir şeyler uydurmaya başlarsın. “Acaba beni artık sevmiyor mu?”, “Başka biriyle mi ilgileniyor?”, “Yoksa bana değer vermiyor mu?” gibi düşünceler zihnini ele geçirir. Aslında seni esas yoran şey, bu senaryoların ta kendisidir.

Bunu yaşarken çoğu zaman da şu ihtimali unutursun: Karşındaki kişi gerçekten meşgul olabilir. Belki bir işle uğraşıyordur, belki sadece kafa dinliyordur. Hatta o an kitap okuyordur, kahve yapıyordur, ya da sadece oturup düşünüyordur. Yani sana geç cevap vermesi her zaman seninle ilgili bir şey değildir. Ama sen bu kısmı görmezden gelir, hikâyenin tümünü kendinle ilgiliymiş gibi yazmaya başlarsın.

İşte tam burada geçmiş deneyimlerin devreye girer. Daha önce terk edilmişsen, önemsenmediğini hissetmişsen, şimdi yaşadığın bu küçük bekleyiş bile sende derin bir duyguyu tetikler. Aslında o anın kendisi değil, o ana yüklediğin anlam seni yaralar. Yani karşındaki seni bilerek bekletmiyor olabilir ama senin içinde hâlâ onarılmamış bir duygu harekete geçmiştir.

Bu yüzden kendine şu hatırlatmayı yapman önemli: Geç cevap gelmesi, sevgi eksikliği anlamına gelmiyor ki. Ya da o an telefonu açmaması, senden uzaklaştığı anlamına gelmiyor olabilir. Zihninin hemen geçmişten tanıdığı senaryolara koşması çok insani ama her senaryo gerçeği yansıtmaz.

Bu yüzden kendi düşüncelerini sorgulamayı alışkanlık haline getir. Bir düşünce zihninde belirdiğinde hemen onun peşinden gitme. Dur ve kendine şunu hatırlat:
“Şu an aklımdan geçenler gerçek mi, yoksa sadece korkularımın ürünü mü?”

Bu noktada yapman gereken şey, zihninde beliren her senaryoyu doğru kabul etmemek. Onları önce bir kenara koy, sonra da o anda gerçekten neler olup bittiğine dışarıdan bakmaya çalış. Mesajına geç yanıt geldiğinde hemen olumsuz sonuçlara atlama. Belki sadece meşgul, yorgun ya da kafasını dağıtmak istiyor olabilir. Tıpkı senin de zaman zaman ihtiyaç duyduğun gibi.

Kendini yakaladığın an, yani zihninin otomatik olarak kötü senaryolara sürüklendiğini fark ettiğinde, bu düşünceyi bir gerçeklik gibi yaşamadan önce dur, nefes al ve yeniden değerlendir. Bu küçük adım, duygularını yönetmende sana çok faydalı olur.

Ve unutma, ilişkinin içine geçmişten taşıdıklarınla değil, bugünde ne yaşandığınla bakarsan hem kendine hem karşındakine daha adil davranmış olursun.

2-Mesajları Kişiselleştirmeyi Bırak

Uzaktan ilişki yaşamak konusunda iletişimin büyük kısmı genellikle yazışmalarla geçiyor. Çünkü her zaman telefonla konuşmak ya da görüntülü görüşmek mümkün olmuyor. Bu yüzden en pratik yol mesajlaşmak oluyor. Ama işin ilginç yanı şu ki, bence bu iletişim şekli en zor olanı.

Neden mi? Çünkü duyguları yansıtmanın tek yolu kelimeler… ve biraz da emojiler. Mesela düşün: Birinde sadece “seni seviyorum” yazan bir mesaj var. Diğerinde ise aynı cümle ama yanında bir kalp emojisiyle birlikte. Hangisi daha sıcak gelir? Büyük ihtimalle emojili olan.

Uzak Mesafe İlişkisi içinde bu küçük farklar bile bazen büyük anlamlara dönüşebiliyor. Özellikle duygusal olarak hassas bir dönemden geçiyorsan, mesajın sonunda emoji olmaması sende “soğukluk” ya da “uzaklaşma” hissi yaratabilir. Hatta hemen senaryolar yazmaya başlarsın: “Eskiden hep kalp koyardı, şimdi neden koymadı?”, “Mesaj kısa, acaba benden sıkıldı mı?”, “Bir şey mi oldu?” gibi düşünceler zihni hızla sarabilir.

Ama burada unutmaman gereken çok temel bir şey var: Mesajlaşma, duyguların en kolay yanlış anlaşıldığı iletişim şeklidir. Çünkü içinde ses tonu yok, mimik yok, göz teması yok. Yani karşındakinin niyetini sadece yazının düz haliyle anlamaya çalışıyorsun ve bu da sık sık yanlış anlamalara yol açabiliyor.

Hele ki içsel güvensizliklerin varsa, bu tür yanlış anlamaları daha sık yaşarsın. Bu yüzden mesajın içeriğine hemen duygusal anlamlar yüklemek yerine bir durup kendine şu soruları sormayı dene:
“Bu mesaj gerçekten olumsuz bir şey mi söylüyor, yoksa ben mi bunu kaygıyla okuyorum?”,
“Emojisiz yazdı diye sevgisi mi azaldı sanıyorum?”

Bu tarz düşüncelerine mesafe koymak, uzaktan bir ilişkinin sağlıklı ilerlemesi için çok önemli.

Ayrıca, duyguları sürekli mesajlarla anlatmaya çalışmak da iki taraf üzerinde baskı oluşturabiliyor. Çünkü yazıyla kendini ifade etmek her zaman kolay değil. Bazen karşındaki kişi seni sevse bile, bunu nasıl yazacağını bilemeyebilir. Ya da sadece yorgun ya da meşgul olabilir. Ama biz bu sessizlikleri ya da sade mesajları hemen kişisel algılamaya meyilliyiz:
“Bana artık eskisi kadar hissetmiyor” gibi düşünceleri hemen gözümüzün önüne getiririz.

İşte bu yüzden, Uzak Mesafe İlişkisi içinde iletişimi sadece yazıya bırakmamak çok önemli. Ara sıra sesli ya da görüntülü görüşmelerle bu duygusal boşluklar desteklenmeli. Ve en önemlisi:
Yazılı iletişimde her şeyin yanlış anlaşılmaya açık olduğunu bilerek, duygularımızı hemen kişiselleştirmemeyi öğrenmemiz gerekir.
Bu da zamanla hem içsel huzurunu hem ilişkinin dengesini korumana yardımcı olur.

3-Özlemini Doğru Bir Yolla İfade Et

Uzak Mesafe İlişkisi konusunda en yoğun hissedilen duygulardan biri de özlem. Özlemek çok insani bir duygu. Sevgiyi canlı tutan ve o bağı güçlendiren bir yanı da var. Ama bu özlem, karşılanmadığında zamanla içimizde başka duygulara dönüşebilir.
Özellikle de karşı taraf uzun süre ilgisiz kaldığında ya da senin duygusal ihtiyaçlarını fark etmediğinde, bu özlem önce hayal kırıklığına, sonra da öfkeye evrilebilir.

Birini çok özlediğinde aslında onunla kurduğun bağa, ona dair olan her şeye ihtiyaç duyuyorsun. Ama bu ihtiyaç karşılanmadığında, özellikle uzun süreli bir uzaklık varsa, bu sefer içindeki ses şunu söylemeye başlar:
“Demek ki ben onun içi o kadar da önemli değilim…”
Ve işte bu değersizlik hissi, zamanla öfkeyi doğurur.

Çünkü zihninde şöyle bir denklem oluşur:

“Ben özlüyorum, o umursamıyor. Onu bekliyorum, o geç cevap veriyor. Fazlaca çaba harcıyorum, o ilgisiz kalıyor.”

Bu karşılık görememe algısı da seni zamanla kızgın ve kırgın hale getirir. Ama aslında bu öfkenin altında çok daha derin bir ihtiyaç vardır: anlaşılmak, görülmek ve sevilmek.

Bazen bu öfkeyi açıkça ifade edersin: “Senin umurunda değilim zaten.” dersin.
Bazen de pasif şekilde gösterirsin: kendi içinden “Ben de seni özlemiyorum artık.” Dersin ve ona mesaj atmayı bırakırsın.
Ama ne şekilde olursa olsun, bu öfke çoğu zaman sevdiğin kişiye değil, yaşadığın boşluğa ve karşılanmamış duygulara yöneliktir.

Bu yüzden burada yapman gereken şey, öfkeni bastırmak ya da yok saymak değil. Tam tersine, bu öfkenin neyi işaret ettiğini fark etmek.
Kendine şu soruyu sorman faydalı olur:
“Ben şu an gerçekten kızgın mıyım, yoksa aslında çok özledim ama bunun karşılık bulmamasına mı üzülüyorum?”

Bu sorunun cevabı sana bu duygunun gerçek kaynağını gösterebilir. Ve bu farkındalık, hem ilişkine daha açık bir iletişim kazandırır hem de kendi duygularını yönetmeni kolaylaştırır.

Unutma, Uzak Mesafe İlişkisi içinde duygular çoğu zaman içe yöneliktir. Özellikle de karşı tarafla yüz yüze konuşamadığında, içindeki duygular büyür ve tek çıkış yolu olarak öfke gibi tepkilerle dışa vurulur. Ama bu duygular bastırılmadan, yargılanmadan konuşulabilirse, aslında ilişkiyi daha da derinleştiren bir şansa dönüşebilir.

Bu yüzden öfkeyi bastırmak ya da göstermek yerine, onun hangi ihtiyacından kaynaklandığını fark etmeye çalış. Özlem duyduğunda, içinden geçenleri yargılamadan kabul et. Bu özlemin karşılık bulmaması seni kırıyorsa, bu kırılganlığı kendine itiraf et. Öfkelendiğinde hemen tepki vermek yerine, bir adım geri çekil ve kalbinin neye ihtiyacı olduğunu anlamaya çalış.

İletişimini kırmadan, incitmeden ama dürüstçe kur. “Seni özlüyorum ama bu ilgisizlik beni zorluyor” demek, sandığından çok daha onarıcı olabilir. Ve en önemlisi, ilişkinin duygusal yükünü sadece karşındakine değil, kendine de eşit şekilde dağıt. Özlem duygusuyla baş etmeyi öğrendikçe, ilişkide denge kurmak daha kolay hale gelir.

KAPANIŞ

Uzak Mesafe İlişkisi içindende yaşanan zorluklar doğal, önemli olan bu zorlukları nasıl yönettiğiniz. Kendi duygularınızı anlamak, yanlış senaryoları sorgulamak ve iletişimi açık tutmak ilişkiyi güçlü kılar. Mesafe uzak olsa da, aranızdaki bağın sağlam kalması tamamen sizin elinizde. Unutmayın, sevgi emek ister ve bu emek doğru yaklaşımla her mesafeyi aşabilir.

Bizi sosyal medyada takip edin:
YouTube | Instagram | Spotify | WhatsApp TikTok