Blog Ayrıntıları

Hayatımı Nasıl Değiştiririm?

Hayatımı nasıl değiştiririm diye merak ediyorsan endişelenme; sana gerçekçi 5 farklı bakış açısından bahsedeceğim. Belki sana hayallerinin bir gün gerçekleşeceğini, başarıya ulaşacağını, hayatında her şeyin üstesinden gelebileceğini söyleyebilirdim. Belki hayatında hiç acı çekmeyeceğini söyleyebilirdim. Belki sana hayata pozitif bak, hep gülümse, her şey gelip geçer de diyebilirdim. Ama bunları duymak, gerçekten sana bir şey kazandırır mı? Çünkü tür cümleleri her yerde duyuyorsun aslında, hayatta güçlü ol, korkusuz ol, daha güçlü bir sen yarat gibi motivasyonel sözler her yerde karşına çıkıyor.

Ama bunları duymak, sende bir şeyleri tek başına değiştiremez. Çünkü bunlar biraz da pembe bir gözlük takıp, hayatın sadece olumlu yanlarını görmeni sağlar. Gerçek hayattaysa işler biraz daha farklı yürür.Hayatta bir sorunun olduğu zaman oraya pembe gözlüklerle bakamazsın. Sevgilinle kavga ettiğinde mesela, orada iyi hissedemezsin, biriyle tartıştığında  da mutlu olamazsın veya acı çekerken kendini güçlü hissedemezsin. Ama hayatında bir şeyleri değiştirmek istiyorsan, daha anlamlı ve gerçekçi bir bakış açısı kazanabilirsin.

Hayata bazen kendi gözlüklerimizle bakarız, birçok şeyi olmasını istediğimiz şekliyle görürüz ve bu bizim kısa süre için iyi hissetmemizi sağlar. Ama gerçek sorunun çözümü bu değildir. Çünkü öte yandan birçok şeyin gerçekliğini örtbas ederiz. Dolayısıyla kalıcı bir değişim için, daha anlamlı şekilde hayata bakmaya ihtiyacımız vardır. Şimdi sana, hayatını değiştirmek için sana çok fayda sağlayacak 5 bakış farklı bakış açısından bahsedeceğim.

1.İnsan Omanın Doğası: Kusurlar ve Bencillik

İlk bakış açısı insan olmanın doğasıyla ilgili: kusurlarımız ve bencilliğimiz. İnsanlarla ilgili bu iki durumu kabul etmen gerekiyor. Doğamız gereği biz insanlar kusurlu canlılarız. Hepimizin doğuştan gelen dürtülerimizle hareket etme eğilimi var. Bu dürtüler de genellikle bize kendimizi iyi hissettiren şeyler olur. Ama bize iyi hissettiren şeyler her zaman yapıcı etkileri olan şeyler de değil. Sadece içinde bulunduğumuz anı kurtarmamızı sağlar. Mesela yalan söylemek, oyun oynarken hile yapmak. Ve herkes bunları yapmasına rağmen, yapma nedeni için kendini inandıracak mantıklı bir yanıt üretir.

Mesela borcunu ödeyeceğin tarihte ödemedin diyelim, cebinde paran olmasına rağmen dışarıya çıkıp eğlenmeyi tercih ettin. Ve kendine şunu söyledin: ama onun zaten acil bir ihtiyacı yok. Arkadaşlarınla oynarken hile yaptın, ama bunun o an için seni güçlü hissettiren masum bir şey olduğunu kendine söyledin. Dolayısıyla herkes gibi aslında sen de hayata bazen bencil gözlüklerle bakabiliyorsun, herkes gibi sen de kendini düşünebiliyorsun.

Bezen unuttuğun kısımsa şu; diğer insanlar da hayatta bunu yapıyor. Kendi hayatına odaklanabiliyor, bazen kendi için senin isteklerini yok sayabiliyor. Sen ne kadar onlardan farklı şeyler beklesen de, farklı isteklerin olsa da senin beklentilerine bencilce yanıt verebiliyor.

Tabii ki bu insan olmanın da evrensel, sabit bir getirisi. Ama sen, sürekli insanlardan beklentilerini üst bir noktada tutarsan, sürekli beklenti içinde yaşarsan aslında kendi hayatını da kaçırmış oluyorsun. Çünkü bazen onların bencilce beklentilerine yanıt vermiş oluyorsun. Diğer insanlar da senin gibi sınırlarını korumaya çalışıyor, onlar da senin gibi bazı noktalarda ben merkezci düşünebiliyor. Keza olması gereken de bu aslında.

Ama sen sürekli bu beklentiler içinde yaşadığında ve beklentilerinin karşılığını göremediğinde, bir süre sonra bu beklentilerin öfkeye dönüşüyor. “Neden benim isteklerime yanıt vermiyor, neden beni geri çeviriyor, neden beni hiç düşünmüyor” gibi düşüncelerle kendini öfkeyle doldurmaya başlarsın. Çünkü yok sayıldığını düşünürsün aslında. Özetle böyle düşünmene sebep olan ve senin öfkelenmene sebep olan şey de senin diğer insanlardan beklentilerin. Bu yüzden diğer insanlardan beklentilerini biraz kısman gerekiyor, kendine daha çok yönelmen gerekiyor. Bu bakış açısına sahip olursan, hayatın boyunca hayatına giren, çıkan veya teğet geçen insanların sende yarattığı o duygusal yük de azalmaya başlayacak.

2.Acıdan Kaçmak Yerine Onunla Yüzleş

Bir diğer bakış açısı da şu; hayatta acı çekmek, üzülmek veya hayat kırıklığına uğramak yaşamın kaçınılmaz bir gerçeği. Ama sen sürekli o acıdan kaçtığında, aslında yaşamın bütün diğer renklerini de kaçırmış oluyorsun. Mesela insanlarla konuştuğumda hep üzülmekten kaçmaya çalışıyorlar, elbette ki bu çok normal. Çünkü bize acı veren şeylerden uzak durmaya çalışırız. Ama bunu bir süre sonra alışkanlık haline getirdiğinde, yani acılarınla dürüstçe yüzleşmediğinde aslında fark etmeden hayat kaliteni de düşürüyorsun.

Örneğin seninle bir oyun oynadığımızı düşün, sana her gülümsediğinde çok sevdiğin bir hediye vereyim. Mesela bu hediye bir pasta olsun. Her güldüğünde, sürekli kırmızı ve çilekli bir pasta veriyorum sana. İçinde sevmediğin, yediğinde seni rahatsız eden hiçbir şey yok. Kulağa güzel geliyor gibi, ama eminim ki birkaç tane benzer pastadan yediğinde bıkacaksın ve o çok sevdiğin şey, artık eskisi gibi çekici gelmeyecek sana. Çünkü o tada alışacaksın, onu görmeye bile tahammül edemeyeceksin belki. Ama sana beğenmediğin bir pastayı verdiğimi düşün, o sevdiğin pastayı özlemeye başlarsın ve onun değerini belki daha iyi özümsersin. Acıdan kaçmaya çalışmak, hayat kalitemizi de işte böyle düşürür.

Hayatımı nasıl değiştiririm diyorsan belki de başlangıç noktan burası olabilir. Bir süre sonra hayattaki o güçlü renkler senin için silinmeye başlar. Yani kendine sahte bir mutluluk rüyası yaratırsın özetle. Dolayısıyla acı çekmenin de, üzülmenin de, hayal kırıklığına uğramanın da yaşamın temel bir dinamiği olduğunu ve ondan kaçmaman gerektiğini sıklıkla kendine hatırlatman gerekiyor.

3.Rotanı Kaybetme: Büyük Resmi Görmeyi Unutma

Şu sorulara yanıt vermeni istiyorum; hayattaki rotan nedir? Nereye doğru ilerliyorsun, neyi amaçlıyorsun? Hayatımı nasıl değiştiririm diyorsan en başta bu sorulara yanıt bulmalısın.

Birçoğumuz gözümüzü açarız, hazırlanırız, o gün için yapılması gereken şeyleri yapar, günü bitirir ve uyuruz. Bu rutin içinde de genellikle resmin büyük parçasını göremeyiz. Her zaman bir sonraki adımı planlamaktan, o büyük hedeflerimizi kısa süreli planlara indirgeriz. Bu da uzun vadede yapacaklarımızı etkiler. Belki bu durumu sen de çokça yaşıyorsun ve rotanı kaybettin. O zaman bunu tekrar hatırlamana ihtiyacın var.

İlerlediğin yaşam yolculuğunda eğer seni sen yapan şeylerden uzaklaşarak ilerliyorsan, bu da rotanı kaybetmene sebep olur. Neden? Çünkü yola çıkarken aslında hedeflediğin şeyler genellikle senin kişisel özelliklerini de içinde barındırır. Ama eğer sen, kişisel özelliklerini de yok sayarak yalnızca, bir koşturma içindeysen orada kaybolman da kaçınılmaz olur. Bu yüzden her zaman amacını, yani o büyük resmi kendine hatırlatmalısın.

Mesela yıllar boyunca kendi işini kurmak hayaliyle okuyan ve kendini geliştiren birisin diyelim. Mezun olduktan sonra da bir iş yerinde girdin ve sürekli orada terfi aldın, bu süreçte de işlerin yoğunlaştı. Zamanla da daha fazla sorumluluk almaya başladın. Bu koşturmacanın içinde ne oldu? Neyi hedeflediğini, nereye varmak istediğini unuttun ve rotanı kaybettin. Her gün işe gidip gelen, sürekli toplantılara girip çıkan biri haline dönüştün. Sonuç olarak da büyük hedeflere bakmayı unuttun ve kendine günlük planlarla ilerlediğin bir hayat kurdun.

Sana “her zaman büyük resmi görmelisin” diyemem, tabii ki de küçük planlar içinde kaybolacaksın, tabii ki de orada kendini rahatsız hissedeceksin. Hissetmen de gerekiyor bir noktada. Ama diyelim bir ressamsın ve kocaman bir resim çiziyorsun, sen fırçanla o resmi boyamıyorsan amacından da uzaklaşmışsın demektir. Bu da senin kaybolmuş hissetmene sebep olur. Dolayısıyla hayat yolculuğunda nereye doğru olduğunu unutmadan, ulaşmak istediğinle yaptığın arasında çok da fazla boşluk bırakmadan ilerlemen gerekiyor. Hayatımı nasıl değiştiririm yolcuğunda bu sana yardımcı olacak.

4.Değişime Direnmek Yerine Onu Kabul Et

Diyelim bir sene boyunca bir kampta kalacaksın. O kamptaki herkes de müzisyen, ama senin de müzikle aran çok da iyi değil. Orada ne yaparsın? Düşünsene diğerleri sürekli müzikle ilgili konuşuyor, şarkı söylüyorlar, yeni beste yapmaya çalışıyorlar. Belki birkaç gün yalnız kalmayı tercih edersin. Ama bir süre sonra kendi kendine kalmak seni duygusal bir boşluğa düşürecektir. Yapman gereken şey ne? Oraya bir şekilde ayak uydurman.

Günümüz modern dünyasının da en önde gelen kurallarından birisi bu: değişime karşı direnmek yerine onu kabul et. Herkes gibi hayatımı nasıl değiştiririm diyorsun. Ama sen de bir şekilde kendi içinde değişime karşı direniyorsun. Neden peki? Belki değişimin ne getireceğini bilmiyorsun ve bu seni korkutuyor, belki konfor alanından çıkmak sana kaygı veriyor, belki de başarısız olacağından korkuyorsun. Bunlar da senin değişime karşı direnç göstermeye sebep oluyor.  Bu yüzden hayatındaki değişimi kabul etmen gerekiyor. Daha sağlıklı ve dengeli bir hayat yaşamak istiyorsan bu bakış açısıyla hareket etmen çok kritik.

Değişimle birlikte hayatındaki yenilikler ve fırsatlar, senin daha heyecanlı ve tatmin dolu bir hayat yaşamanı sağlar. Mesela evini çok seviyorsun ve orada kendini çok iyi hissediyorsun, ama iş için de başka bir yere taşınman zorunda kaldın. Bu noktada kontrolü kaybetmiş gibi hissedebilirsin; çünkü evinin bir düzeni var, orada her şeyin nerede olduğunu biliyorsun. Taşınmak da hayatında birçok belirsizliği getiriyor. Ama eğer sen yeni taşındığın evle ilgili sürekli içinde bir tartışma yaşarsan, sürekli o değişikliğe direnirsen orada asla mutlu olamazsın-orayı asla kendi evin gibi benimseyemezsin.

5.Hayat Basit Değil Ama Karanlık Da Değil

Hayat, pembe gözlüklerle bakılacak kadar basit değil, ama karamsarlıkla da yaklaşılacak kadar karanlık değil. Gerçekçi bir bakış açısı, seni hem güçlendirir hem de sana daha tatmin edici bir yaşam sunar. Bu beş yaklaşımı hayatına dahil ettiğinde, kendini daha iyi tanıyacak ve çevrendeki değişimlere daha uyumlu hale geleceksin. Unutma, dönüşüm içeriden başlar!

Marcel Proust: “Gerçek keşif yolculuğu, yeni manzaralar aramak değil, yeni gözlerle bakmaktır.”